Türkiye’nin gündemini fazlaca meşgul etmese de “Dünya Müslüman Âlimler Birliği 5. Genel Kurulu” İstanbul’da yapıldı ve açıklanan sonuç bildirisine bakılırsa toplantıda önemli meselelere temas edilmiş.
Başka sebepleri de olabilir, ama toplantının yeteri kadar gündeme gelmemesi tanıtım yetersizliğinden de kaynaklanmış olabilir. Ayrıca böyle umumî toplantılara mümkün olduğu kadar siyasî hava verilmemesi de ayrıca önemlidir. Din umumun malı olduğuna göre herkese hitap eden ve etmesi gereken ilmî toplantıları ‘siyaset’ anlayışıyla sınırlamamak gerekir. Farklı düşünenler de olabilir, ama aklın gereği bu olsa gerek.
Genel Sekreterlik görevine yeniden getirilen Prof. Dr. Ali Karadaği, toplantının kapanış oturumunda (8 Kasım 2018) sonuç bildirgesini okumuş. Genel Kurul’da başkan, dört başkan yardımcısı ve 31 kişilik ‘mütevelli heyeti’ seçimlerinin gizli oylamayla yapıldığını hatırlatan Karadaği, yeni yönetimin hayırlı olması temennisinde bulunmuş.
Genel Kurul’un Müslümanlar arasındaki savaş, çatışma ve ayrışmaların son bulması gerektiği çağrısında bulunduğunu aktaran Karadaği, şöyle demiş: “Genel kurulumuz bölünmüşlük ve parçalanmışlık ve bizleri başarısızlığa sevk eden bütün sebeplerden uzak durulmasını tavsiye etmiş, insanı, medeniyeti ve ülkeleri anarşiye sürükleyen kapının, böylelikle ortaya çıktığını dile getirmiştir. Aslında dağınık olan bir yapıyı daha fazla bölmenin Müslümanların düşmanlarına ve İslâm ümmetinin yarasının daha da derinleşmesine fırsat vermiş olacağı, kaynaklarının sömürülüp evlâtlarının birbirlerine kırdırılmasına yol açacağı dile getirilmiştir. Barışçıl ve medeniyetler düzeyinde iletişimin zaruret olduğu dile getirilmiş. Hazirun medeniyetler düzeyinde dinî çoğulculuğa, herhangi bir tarafın hegemonya kurmadığı, uluslar arası ihtilâfları da güç kullanmaya yönelmediği sürece kabul edeceğini bildirmiş, çatışma yerine medeniyetler arası diyaloğa çağırmış, ihtilâfa ve sorumlu özgürlüğe vurgu yapmıştır. Kontrollü hürriyete, adalete, zulmün ve azgınlığın, barışçıl ve meşrû araçlarla sona erdirilmesine çağırmaktadır. Buradaki âlimler, (...) her türlü zulüm ve despotizme karşı durmaktadır. Barışçıl ve meşrû yöntemlerin kullanılmasını desteklemektedir.” (AA, 8 Kasım 2018)
Karadaği, Müslümanların kapsamlı bir ıslâha yönelmesi, buna da siyasî rejimini düzelterek başlaması gerektiğini ifade ederek, adaleti, hürriyeti benimseyen bir yönetim biçiminin seçilmesi gerektiğini de belirtmiş. Karadaği, ayrıca eğitim sisteminin de çağın gerekleriyle yeniden yapılandırılarak geri kalmışlığın ortadan kaldırılması hususunu da gündeme taşımış.
“Dünya Müslüman Âlimler Birliği”nin toplantısında adalet, hürriyet ve eğitim konularının gündeme gelmesi önemlidir. Daha doğrusu bu konuların böyle bir toplantının gündeminde olması tabiîdir. Olmaması yanlış olurdu. İslâm dünyası bu noktalardaki sıkıntıları aşabilirse gerçek anlamda bir ittihad ve birlik mümkün olur.
Açıklamada dile getirilen “kapsamlı bir ıslâha yönelme”, “adaleti, özgürlüğü benimseyen bir yönetim biçimi”, “eğitim sisteminin de çağın gerekleriyle yeniden yapılandırılması” ve “zulmün sona erdirilmesi” gibi teklif ve tavsiyeler mutlak surette hayata geçirilmesi gereken esaslar olarak görülmeli.
Müslüman âlimlere düşen görev, toplantıda dile getirdikleri bu önemli meseleleri her yerde ve her zaman dile getirmeleri ve bir bütün olarak İslâm dünyasının dertlerine çare bulmaktır. Uluslar arası toplantılarda ‘güzel’ konuşmalar yapıp sonra bunları unutmak hele hele ‘âlim’lere bir şey kazandırmaz.
Ümidimiz ve temennimiz bu tesbitlerin hayata geçtiği bir “İslâm dünyası”nı görmek olsun...