Aileyi korumak güçlü olmayı netice verdiği gibi, ailesi yıkılan bir ülkenin güç ve kuvvetten bahsetmesi de mümkün değildir.

Ülkemizde de aile üzerinde çetin tartışmalar yaşanıyor. Geniş aile ve akraba bağları sebebiyle ailenin sağlam olduğu kanaati vardır, ama her geçen gün tehlikenin arttığı da kabul gören bir tesbit. Giderek ‘çekirdek aile’ haline gelinmesi, akrabalar arasındaki bağın çözülmesi aileyi savunmasız hale getiriyor.

Neyse ki bu mesele ilahiyatçıların da gündemine girmiş görünüyor. İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, ‘’Çok güçlü bir aile kurumumuz var, ama yavaş yavaş televizyon dizileri, sosyal medya ve hayat şartlarıyla giderek aileler çatırdamaya başladı’’ diye konuşmuş. (AA, 10 Mart 2019)

Prof. Dr. Yılmaz, Kadıköy Söğütlüçeşme Camii’nde gençlerle buluşmuş ve şöyle konuşmuş: ‘’(Ezan gibi şeairler) Bu değerlerin yeni nesillere aktarımı son derece anlamlı ve önemli bir görevdir. Şeairin aktarılmasıyla milletler millet olarak baki kalırlar, nesiller temadi (devam) eder. Bunların öğrenilmesi ve öğretilmesi çok önemlidir. İstiklâl Marşı’mızda ‘Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli/ Ebedî yurdumun  üstünde benim inlemeli’ derken şair ezanın, bayrağın ne kadar önemli şeairden olduğunu ifade etmektedir. Milletimiz tarih boyunca gök kubbeden ezan sesinin dinmemesi, nazlı nazlı dalgalanan al yıldızlı bayrağımızın inmemesi için mücadele vermiştir.’’      

Allah’ın kullarından istediği en önemli şeylerden birinin aileyi korumak olduğunu hatırlatan Yılmaz, bu hususta da şöyle demiş: ‘’Boşanma oranlarının yüzde 34’lere çıktığı bir ülke haline geldik. Çok güçlü bir aile kurumumuz var, ama yavaş yavaş televizyon dizileri, sosyal medya ve hayat şartlarıyla giderek aileler çatırdamaya başladı. Evlenme yaşı erkeklerde 29-30, kadınlarda 26-27’lere yükseliyor. Geç evleniyoruz,  evlendikten sonra da boşanma oranları artıyor. Son yıllarda boşanan erkeklerden ömür boyu alınan nafakanın da hem boşanan erkekler, hem evlenecek gençler arasında negatif bir tesir meydana getirdiği sosyal araştırmalarda görülüyor. Gençler ‘evlenip boşanırsam ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalacağım’ diye düşünüyor. Boşanan kadınlar ‘nafakası kesilecek’ diye bir daha evlenmiyor. Gençlerin  birbirlerine ulaşmasının çok kolay olduğu bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde insanların yuva kurarak, aile olarak bedel ödemeye niyeti olmuyor. Bu da tabiî nüfussuzlaşmaya neden oluyor.’’ 

Sosyal medya vasıtalarının iyice yaygınlaşması sonrasında ailenin karşı karşıya olduğu tehlikenin katlanarak arttığı herkesin gördüğü bir tablo. Hele hele boşanmaların hızla artmasını Türkiye için ciddî bir alarm zili olarak görmek gerekir. Buna karşı, karşımızda büyük bir yangın varmış gibi gayret sarfetmek mecburiyetindeyiz. “Bakalım, yapalım, araştıralım” diyerek karşı karşıya olduğumuz büyük yangını  görmezden gelemeyiz. El birliği, dil birliği ve çare birliğiyle bu müthiş tehlikeye karşı teyakkuza geçmek durumundayız.

Bu müthiş yangına karşı başta Diyanet olmak üzere, eğitim sahasında çalışanlara daha fazla iş düşüyor. Mümkün ise her gün beş vakit bundan bahsetmek gerekir. Güzel bir lisan ile aile kurmanın ve onu muhafaza etmenin ehemmiyeti anlatılmalı. Ailelerin dağılmaması için ehil olanlar devreye girmeli ve mutlak surette çocukların ve ailenin geleceği korunmalı. 

Bu iş için bir değil, bin dizi çekilse yeridir; ama kim yapacak?