"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Aylan bebek süreci’ krizi çözer

Faruk ÇAKIR
30 Eylül 2015, Çarşamba
Eylül başlarında Muğla’nın Bodrum İlçesinde kıyıya vuran Suriyeli Aylan Kurdi bebeğin cesedi, hem Suriye’deki savaşa hem de mültecilere, muhacirlere bakışı kökten değiştirdi ve değiştirmek üzere.

O günlerde de ifade edildiği üzere, “Aylan süreci” başladı ve devam ediyor.

“Aylan bebek süreci”nde mültecilere insan muamelesi yapmak var. Onları yok saymak, “Geldikleri gibi ülkelerine dönsünler, ölürlerse ölsünler; rahatımızı kaçırmasınlar” demek de yok. Sivil tepki, yani insaniyet harekete geçince, ‘savaş baronları’ bile yola gelmek mecburiyetinde kalıyor, şürür...

Suriyeli mülteciler ülkelerine terk etmek mecburiyetinde bırakıldığında, çarenin Suriye’deki savaşı durdurup, her insanı doğduğu yerde mutlu edecek bir sistemin kurulması gerektiği ‘ortak aklın tavsiyesi’ olarak gündeme gelmişti. Çünkü, Suriye ya da herhangi başka bir ülkede doğan insanın huzurlu ve mutlu olamadığı bir dünyada, Moskova’daki insan da, New York’taki insan da, Kanada’daki insan da mutlu olamazdı. İnsaniyet ortak nortası sebebiyle hiç kimse “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölürse ölsü, bana ne” diyemez ve diyemezdi. İşte, Suriyeli mültecilerin sınırları aşıp Avrupa’ya, ya da dünyanın başka ülkelerine ulaşması bunu bir defa daha gösterdi.

Nihayet, Amerikalı yöneticiler de, hadisenin sadece ‘maddî yardım’la çözülemeyecek bir mesele olduğunu görmüş. 

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, sığınmacılara, mültecilere/muhacirlere sadece maddî yardımda bulunmakla yetinilemeyeceğini kaydederek, “Sığınmacıları, sığınmacı olmaya zorlayan ve evlerini ve sevdiklerini arkada bırakarak kaçmaya iten nedenleri önlemeliyiz” demiş. (AA, 27 Eylül 2015)

Suriye örneğinde olduğu gibi dünyanın başka ülkelerinde de hadiseye bu pencereden yaklaşılmış olsa mesele kalmayacak. Afrika ülkeleri, Irak, Afganistan ya da benzeri ülkelerde yaşayan ‘insan’lar, kendilerine ‘asgarî insanî şartlar’ temin edilmiş olsa; doğup büyüdükleri köyleri, şehirleri, ülkeleri terk eder mi? Hem de ölümü göze alarak... Dünya, mülteci meselesine en başta bu gözle bakmış olsaydı iş bu noktaya gelir miydi?

Mültecilere, sığınmacılara, muhacirlere maddî yardım etmek elbette şarttır. Ancak çok daha önce, insanları doğup büyüdüğü yerleri terk etmeye zorlayan şartların ortadan kaldırılması icap eder. 

“Akıl için yol bir” noktasına gelen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’in bu tesbitinin icra safhasına konmasını arzu ederiz. Silâh tüccarlarını tuzağına düşen Amerikalı yöneticiler böyle düşünmeye başladıysa bunu hayra alemet saymak lâzım. Tabiî ki bu tesbitlerin sözde kalmaması ve icraata dönmesini ısrarla istemek lâzım. Hindikuş Dağları bombalanmasa, Irak’ta yaşayan insanlar zalimlerin eline mahkûm edilip canından bezdirilmese, Afrika’daki milyonlar fakirliğe mahkûm edilmese ölümü göze alıp umuda yolculuğa çıkarlar mıydı?

Keşke, bu kanaatin izhar edilmesi için milyonlarca kişi mağdur olmasaydı. Keşke Aylan Bebek de hayatta olsaydı. Keşke, Suriye bu hale düşürülmeseydi. Keşke, Irak yakılıp yıkılmasaydı. Keşke Afganistan dünyanın en mağdur ülkesi haline getirilmeseydi. Keşke, Afrika denince akla mazlûm insanlar, mağdur kitleler, fakir bırakılmış ülkeler gelmeseydi...

Keşke, ah keşke!

Okunma Sayısı: 1420
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı