Türkiye’deki hukuk sisteminin sıkıntıları olduğu her halde inkâr edilemez.
İktidarda olanlar dahil hemen herkes adaletin doğru ve kısa sürede tecelli etmediği noktasında şikâyetçidir. Sadece bu sıkıntıları sona erdirmek istediklerini ifade ederek vazifelerini yaptıklarına inanıyorlar.
Şunu da ifade etmek icap eder ki, sistemdeki sıkıntılar sadece günümüzle ilgili değildir. Geçmiş yıllarda da adaletin tam ve zamanında tecelli etmediği noktasında haklı şikâyetler olmuştur. Son zamanlardaki farklılık “beraat edenler”in de sanki beraat etmemiş muamelesi görmesidir. Bir kişi dahi beraat ettiği halde, beraat etmemiş gibi muamele görürse hakiki adaletten bahsetmek mümkün olur mu?
Tabii ki ‘beraat etmek’ hukuki bir terim ve kaynaklara göre ‘bir yargılama yani mahkeme sonunda suçsuz bulunmak, temize çıkmak’ anlamına geliyor. Mahkemenin suçsuz bulduğu bir kişiye, ‘sistem’ suçlu muamelesi yapabilir mi?
Mahkemenin verdiği beraat kararının dikkate alınmadığı ifade edilen ve video kaydıyla desteklenen bir tweet mesajında şöyle denilmiş: “Ben beraat ettim, OHAL Komisyonu göreve iademi reddetti. Yani kendisini mahkemenin üzerinde görüyor. İnsan haklarını ihlal ediyor; insanlık suçu işliyor, Anayasa’yı çiğniyor. Bir gün mutlaka “hukuk önünde” hesap verecek! OHAL Komisyonu hemen lağvedilmeli!” (Prof.Dr. Haluk Savaş @drhaluksavas, 17 Ocak 2019)
Bugünkü şartlarda mahkemelerde beraat eden birine, ‘beraat etmemiş’ muamelesi yapılabilir mi? Hem böyle muamelelere imza atıp hem de “Bizde hukuk hükmediyor. Adalet tam tecelli ediyor. Bir tane bile mağduriyet yok, hukuksuzluk hiç yok” denilebilir mi? Velev ki böyle denilsin, dünyada buna inanan, bu uygulamayı kabil eden çıkar mı?
Çok çok yanlış olan bir uygulama da, yine en temel hukuk kuralı olan “Birinin suçuyla başkası suçlanamaz” kaidesini dikkate almamaktır. Üstelik bu, ayetle emredilen bir durumdur: “Velâ teziru vâziratun vizra uhrâ” [Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En’am Sûresi: 164)] O halde, mesela babasının kabahati sebebiyle çocuğunu, eşini, akrabasını suçlamak, itham etmek, mağdur etmek kabul edilir mi?
Kime sorulsa “Tabii ki kabul edilmez” der, ama fiili durumda binlerce, belki de on binlerce kişi sırf ‘başkasının işlediği suç’ sebebiyle mağdur edilmiş durumdadır. Diyelim ki bir kişi suç işledi ve cezaevinde.
Onun çocuğuna mesela pasaport vermemek ne ile izah edilebilir? Böyle yaparak dünyaya neyi anlatabiliriz ki?
Bu adaletsiz uygulama ‘suçlu görülen veya suçlu olan’ anne ya da babaların çocuklarını da etkiliyor. Mesela, Kanun Hükmünde Kararname ile görevine son verilen birine, hakkında bir dava açılmadığı halde ya da açılıp beraat ettiği halde çalışma imkânı tanınmaması hukuk ve adalet ile izah edilebilir mi? Bu şekilde, KHK ile görevine son verilen bir baba, endişesini şöyle dile getirmiş: “Kızım 4 yaşında. KHK’lıyım. Bu devran böyle sürerse biz KHK’lıların çocuklarının da bu ülkede bir geleceği yok. Muhtemelen ne kadar iyi eğitim alsalar, liyakat sahibi olsalar da güvenlik soruşturmalarını geçemeyecekler” (Cenk Yiğiter, @cenkyigiter, 18 Ocak 2019)
Bütün bu yaşananlar Türkiye’ye, millete ve devlete zarar verir. Bir gün dahi kaybetmeden hak, hukuk ve tam adalet yolunu tercih etmek durumundayız vesselam.