"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Beyin göçünün zararı hepimize...

Faruk ÇAKIR
28 Ocak 2017, Cumartesi
Birisinin hatasıyla başkasını mes’ul ve sorumlu tutma anlayışı cemiyette derin yaralar açmaya devam ediyor. Canilere dahi adaletle davranmak ‘adalet’in gereğidir.

Hz. Ali’nin hem de savaşta bir ‘düşman’ı alt edip kılıcını vuracağı anda düşmanının yüzüne tükürmesi sonrası onu öldürmekten vazgeçip serbest bırakması ve “Yüzüme tükürerek beni kızdırdın. Nefsim işe karıştığı için seni serbest bırakıyorum” mealinde tavır ortaya koymuş olması ömür boyu ibret alınması gereken bir davranış değil midir?

Birinin hatasıyla başkasını, eşini, dostunu, kardeşini, arkadaşını sorumlu tutma anlayışı maalesef eskiden beri gelen yanlış bir alışkanlık olarak devam ediyor. Tıp profesörü H. Hüsrev Hatemi, 12 Eylül döneminde maruz kaldığı bir muameleyi şöyle anlatmış: “1985 yılı Masamda bir Osmanlı Tıp kitabı. Bir öğretim üyesi ‘arkamdan’ demiş: Kardeşi Üniversiteden atıldı bu da onun yolunda mı?” (?@husrev_hatemi, 17 Ocak 2017)

Hatırlanacağı üzere Hüsrev Hatemi’nin kardeşi olan hukukçu Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, 12 Eylül döneminde görevden uzaklaştırılan akademisyenler arasında yer almıştı. Anlaşılan bu sebeple ikiz kardeşi olan Hüsrev Hatemi için de “Bu da onun yolunda mı?” yorumu yapılmış.

(Tarihe “1402’likler” olarak geçen hadise; 1971 yılında çıkarılan 1402 sayılı kanunun ikinci maddesinin 12 Eylül Darbesi’nden sonra 1983 yılında sıkıyönetim komutanlığınca değiştirilerek akademik personelden devlet memuruna kadar kamuda çalışan birçok kişinin görevine son verilmesi olayını anlatır.)

OHAL kararlarıyla yaş ve kurunun birlikte yandığı ileri sürülüyor. Bu anlamda Türkiye’den çok sayıda akademisyenin Avrupa ülkelerine gittiği ve bir bakıma “beyin göçü” yaşandığı hatırlatılıyor.

Amerikan haber sitesi Politico, Türkiye’den giden akademisyenler hakkında kapsamlı bir makale yayımlamış. Makalede, binlerce öğretim üyesinin görevden alınması sonrası son dönemde yurt dışına giden akademisyen sayısının ciddî biçimde arttığı hatırlatılmış ve yüzlerce kişinin Batılı ülkelere, özellikle de Avrupa’ya gitmek istediği yazılmış.

Makalede şu tesbitler yapılmış: Akademisyenlerin başka ülkelerde iş bulmasına yardım eden kuruluşlar, Türkiye’den gelen taleplerin ‘daha önceden görülmemiş boyutta’ olduğunu belirtmişler. Buna göre, Scholar Rescue Fund (Akademisyen Kurtarma Fonu) adlı kuruluşun listesindeki isimlerin büyük çoğunluğu şu an için Türkiyeliymiş.

Aynı şekilde, Bonn’daki Alexander von Humboldt Vakfı da, son dönemde en çok başvuruyu Türkiye’den almış. Mart ayındaki ilk tur başvurulara en çok Suriyeli akademisyenler rağbet gösterirken, ikinci turda başvuruların yüzde 46’sı Türkiye’den gelmiş.

Haberde, son yıllarda bir dönem için beyin göçünün tersine döndüğü, yani daha önce Türkiye’den giden akademisyenlerin yeniden Türkiye’ye dönmeye başladığını, ancak aynı kişilerin bugün yeniden Avrupa ülkelerine gitmek istediğine dikkat çekilmiş.

Sebebi ne olursa olsun bir “beyin göçü” yaşandığı anlaşılıyor. “Onlar beyin değil, giden gitsin! Bize bizden olanlar yeter” denilmemeli. Çünkü beyin göçünün zararı hepimize...

Okunma Sayısı: 2686
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı