"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biraz geç kalınmadı mı?

Faruk ÇAKIR
18 Ekim 2017, Çarşamba
Gönül arzu eder ki yapılan yanlışlara vaktinde ve zamanında, ama uygun lisan ile itiraz edilsin.

Maalesef ülkemizde çoğunlukla bu yapılmıyor ve iş işten geçtikten sonra ikaz edenler ve yol gösterenler ortaya çıkıyor.

Dış politikada yapılan yanlışlar bunların başında sayılabilir. Ekseriyetle dost olmak için çıkıldığı ilân edilen yol, herkesle kavgalı bir neticeye ulaştı. 5 ya da 10 yıl önce ortak bakanlar kurulu toplantıları yapılan komşularımızla artık konuşamaz durumdayız. Tabiî ki aslolan, olması gereken dostukları çoğaltmak ve ortak toplantılar yapabilmektir. Doğru olan birlik, barış ve ittifakken; yanlış olan kavga, tartışma, çekişme ve Allah muhafaza savaştır. Elbette yeri ve zamanı geldiğinde, düşman hücumuna karşı savaşmak da icâb eder. Ama maharet işlerin o seviyeye gelmemesi, getirilmemesidir.

Dün, ülkeler fethetme hedefleri ortaya koyanların bugün Türkiye’nin Ortadoğu’da ‘tuzağa çekildiğini, tuzağa düşürüldüğünü’ itiraf etmeleri garip bir tecelli değil mi? Bunca yıllık tarih tecrübesi çok daha dikkatli olmayı, bin düşünüp bir adım atmayı icâb ettirmez miydi? İtiraflar ve itirazlar biraz geç kalmadı mı? Milliyetçilik adı altında yapılan ırkçılığın Türkiye’nin dertlerine çare olmadığı dünden bilinmiyor muydu? İdarecilerin başkalarını haksız yere itham etmesinin bir fayda vermeyeceği daha ilk günden tahmin edilemez miydi?

Dertlerden biri de kimlikleri itibarıyla mütedeyyin bilinen medya sahip ve mensuplarının geçmişte haklı olarak eleştirdikleri ‘bir kısım medya’nın durumuna düşmeleridir. Maalesef bu eski kötü alışkanlıklara kendilerini yeni diye tanıtan medya vasıtalarının da bulaşmış olması dikkat çekiyor. Tersinden bir 28 Şubat tipi medya anlayışı Türkiye’nin dertlerine çare olabilir mi?

Bu anlamdaki itiraz ve ikazların sayısındaki artış elbette dikkat çekici ve önemlidir. Fakat gönül arzu ederdi ki bu ikaz ve itirazlar daha ilk günden, ilk yanlış adım atıldığında yapılabilseydi. Yine de zararın neresinden dönülse kârdır prensibi gereği bu ikazları isabetli bulduğumuzu ifade etmek isteriz.

İtiraz edilen bir nokta da idarecilerin hamaset ve stratejik körlük hastalığına tutulmuş olmalarıdır. Hamasetin fena bir alışkanlık olduğunu anlamak için bunca yıl beklemeye gerek var mıydı? Geniş kitlelere afyon tesiri yapan bu tavır, içten bir çürümeye ve gerçekleri gizlemeye yaramıyor muydu? İlk hamaset mesajında “Yapmayınız, etmeyiniz” demek gerekmez miydi? Aklı başında olanların hamasetten kaçması, bu yola başvuranları ikaz etmesi beklenmez miydi? Bu ikazlar için 3 yıl, 5 yıl beklenmesi izah edilebilir mi? Hele hele kendilerini ‘okumuş, yazmış, aydın, Türkiye’nin meselelerine çare arayan kişiler’ olarak gören kitlenin susmasını ya da daha kötüsü hamasete destek mesajları yayınlaması anlaşılabilir mi?

Son günlerde bilhassa sosyal medyada yer alan itiraz ve ikazların geç kaldığı kanaatindeyiz. Ancak daha da geç kalma ihtimaline karşı bugün bu ikazları dile getirenler yine de takdiri hak eder.

Pek çok meselede olduğu gibi bu meselede de geç kalmaktan korkmak gerekir. Hele hele İslâm tarihindeki hak, hukuk ve adalet prensiplerini bilenlerin susmasını, itirazlarını ertelemesini anlamak mümkün olmaz.

Daha da geç kalmadan güzel bir lisan ile haklı itirazlar dile getirilmeli ve yanlış adımlardan vazgeçilmeli vesselâm.

Okunma Sayısı: 2905
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı