Magazin dünyasında yaşanan bir çirkinlik çok daha önemli meselelerin üstünü örttü ve bir bakıma gündem oldu. Her tarafı pespaye olan bu tartışmalara girmek bize yakışmaz. Fakat bu çirkin hadisenin ibret alınacak yönleri de vardır.
Hikâyeye göre Emirgân’daki bir eğlence mekânında bir futbolcu ile bir şarkıcı kavga etmiş. Çıkan kavganın ardından ünlü şarkıcının burnu kırılmış ve eşiyle birlikte hastaneye giderek ameliyat olmuş. Çıkan kavganın sebebi ise, ismi önemli olmayan “ünlü” futbolcunun, yine ismi önemli olmayan “ünlü” şarkıcının eşine sarkıntılık etmesi olduğu söyleniyor. Kavganın ardından yıldız futbolcunun silâhla hastaneye gittiği ve “(Burnunu kırdığı, eşine sarkıntılık ettiği şarkıcıya hitaben) Ben senin karın olduğunu bilmiyordum. Öldür beni, çok pişmanım. Ben çok büyük öküzlük ettim. Özür dilerim” dediği iddia edilmiş. Kavgayı anlatan bir gazeteci de kendisi de evli olan bu ünlü futbolcunun, burnunu kırdığı ünlü şarkıcının eşine “Evli olmasam seni kaçırmazdım. Çok güzel kızsın” dediğini yazmış.
Her tarafı müptezel, her tarafı pis, her tarafı felâket olan öyle çirkinliklerden bizi uzak tutması için Allah’a yalvarmaktan başka ne yapabiliriz ki?
Bu çirkin haber duyulunca haklı olarak sosyal medya hesaplarından tepki gösterenler oldu. İtiraz edilen ‘iki ünlünün’ kavga etmesi değil, bir insanın bir karşı cinse ‘sarkıntılık’ etmesi ve bunun da ‘Evli olduğunu bilmiyordum’ gibi tutarsız bir bakış açısıyla açıklanmaya çalışılması oldu.
Hadiseyi başka şekilde açıklamak isteyenler olabilir, ama işin özünde ‘fıtrat dini olan İslâm’a göre bir hayat tarzı ortaya koyamamak vardır. Safi zihinleri bozacak bu meseleleri konuşmak, tartışmak ve yazmak bile faydasız. Çünkü pislikler karıştırıldıkça etrafa daha kötü kokuların yayılması ihtimali vardır. Evli olan bir kişinin başka birine ‘sarkıntılık’ yapması çirkin de meselâ evli olmayan birinin başka birine ‘sarkıntılık’ yapması kötü değil mi? Bu rezil hadisede hem sarkıntılık yapan, hem de sarkıntılık yapılanın evli olması konunun vehametini bin kat arttırıyor, ama esasında her türlü ‘sarkıntılık’ çirkindir, fenadır ve reddedilmelidir. Bu çirkinliklere karşı kendimizi ve neslimizi koruyabilmek için hem fiilî hem de kavlî duâya sığınmak durumundayız.
Kadın ve erkek arasındaki irtibatın ölçüsünü temin edebilmek çok zor, çok önemli ve çok dikkat isteyen bir meseledir. ‘Mütedeyyin’ insanların da bu noktada imtihanı kaybetmek üzere olduğu söylenebilir ki bu durumun en büyük kriz olduğu görmek mecburiyetindeyiz. Enflasyon, ekonomik kriz, döviz krizi, maddî sıkıntılar gelip geçer, ama bu mesele belki de bin, belki de bir milyon kat daha tehlikelidir.
Hayat şartlarının zorlaması sebebiyle bu noktada çok ciddî bir aşınma yaşandığını görmek gerekir. Allah muhafaza etsin, şimdiden tedbir alınmaz ve bahanelere sığınılırsa yarın benzer çirkinliklerin sayısı ve mahallesi değişebilir.
Her hususta olduğu gibi bu hususta da Kur’ân ve onun asrımıza bakan tefsiri olan Risale-i Nur’un izahlarından ve bu prensipleri hayatında yaşayarak ortaya koyan Bediüzzaman’dan istifade etmek gerekir. “Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, haset ile hodgâmlık depretir damarları” (Sözler, Lemeât s: 986) ve benzeri onlarca, belki de yüzlerce tesbit tahlil edilmeyi ve hayata yansımayı bekliyor.
En başta Risale-i Nur’dan istifade edenlerin çok büyük bir sorumluluğu ve vazifesi var. Hem Türkiye’ye hem de dünyaya güzel örnek olmak.
Allah’ım bizi her türlü çirkinlikten, fenalıktan ve zor imtihanlardan koru ve muhafaza eyle. Amin.