"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çocukları ölüme mahkûm eden sistem

Faruk ÇAKIR
20 Mart 2015, Cuma
Cemiyetin temellerinin sarsıldığının farkına varmayıp, kendimizi kandırmaya devam edersek iyi noktalara gidemeyiz.

Elbette hedefimiz ve maksadımız iyilerin ve iyiliklerin çoğalmasıdır, ama bunun için de çalışmak durumundayız. 

Tekrarlamakta fayda var: Ailenin sağlam olmadığı cemiyetlerin mutlu ve huzurlu olması mümkün değil. Bu bakımdan, ailenin eğitimi ve muhafazası için ne kadar gayret sarfedilse yeridir, gereklidir.

Maalesef, ailenin çatırdadığını akla getiren çok vahim hadiseler yaşanıyor. Akla ve hayale gelmeyen fakat yaşanan bu hadiseler; başta Türkiye’yi idare edenler olmak üzere hepimizi uyandırmalı. Çirkinlikleri yaymamak için ayrıntıları bir yana bırakarak, Mersin’de yaşanan çok üzücü bir hadiseyi kısmen hatırlatalım: Haberlere göre, bir annenin, 4 ay önce ikinci çocuğu olmuş. İşsiz olan anne baba sıkıntı içerisindeymiş. Anne, bir restoranda iş bulmuş, çalışmaya başlamış. Anne bir gün çocuğunu ‘işsiz baba’ya bırakarak işe gitmiş. ‘İşsiz baba’ da iş aramak için dışarı çıkmış. Bu arada ailenin 3 yaşındakı diğer çocuklarına da ‘dede’leri bakıyormuş. İş aramaktan dönen baba, 4 aylık çocuğunun hareketsiz olduğunu gömüş ve ‘yetkililer’e haber vermiş. Neticede çocuğun öldüğü anlaşılmış ve anne baba ‘tedbirsizlik sonucu ölüme neden olmak’ iddiasıyla gözaltına alınmış. Baba tutuklanırken anne serbest bırakılmış vs. (Hürriyet, 4 Mart 2015)

Şimdi, böyle bir tablo ile karşı karşıya olduğumuza göre kimi suçlamalı? Daha doğrusu suçlamak çare mi? Anneyi, babayı, aileyi, cemiyeti bu hale getiren ve düşüren ‘sistem’i masaya yatırmak gerekmez mi? Her türlü tedbir en baştan alınması gerekmez mi? Masum çocuk öldükten sonra anneyi babayı tutuklamak ya da şunu bunu suçlamak yaralarımıza çare olabilir mi? Nasıl bir sistem işliyor ki, anne baba çocuklarının en zaruri ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz kalıyor ve bu haldeyden Türkiye’yi idare edenler “Her şey yolunda” anlamında propaganda yapıyorlar. 2015 yılında yaşadığımız böyle bir hadise, bütün tartışmaları bir kenara bırakmak ve bu derin yaraya merhem olmak gerektiğini de mi hatırlatmıyor? Bir yandan bu felaketler ve yıkımlar yaşanırken, onlarca değil, yüzlerce ‘çılgın proje’ yapılsa bir anlam ifade eder mi? “Önce insan” diyen bir anlayışla, yaşadığımız bu hal birbiriyle örtüşür mü?

Anne babanın anlattıklarında başka vahim bilgiler de var. Anne, “Daha önce çocuğuma bakamayacağımızı ve devlet yurduna vermemiz gerektiğini eşime söylemiştim” derken, baba da “Biberonla süt içiyordu. Hava almak üzere dışarı çıktım. (...) İş aramak için tekrar evden ayrıldım. Nasıl öldüğünü bilmiyorum” demiş.

Bu beyanların yarısı doğru olmuş olsa, yine de ciddi bir problemle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkar. Allah muhafaza etsin, nasıl bir ‘sistem’ ki, anneleri; çocuğunu bakamaz duruma getiriyor ve ‘devlet yurdu’na vermeyi çare olarak görüyor ve buna mahkûm oluyor. Allah beterinden muhafaza etsin...

Çareye gelelim: “Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan Garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir vebâ, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sâri illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa, İslâm cemiyetinin ter ü taze îman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. Îman kalesini küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız îman üzerine mesâimi teksif etmiş bulunuyorum.” (Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, s. 543)

Övünmeyi ve dövünmeyi bırakıp, bu derin yaraya merhem sürelim...

Okunma Sayısı: 1357
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı