"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diyanet de bassın...

Faruk ÇAKIR
27 Kasım 2014, Perşembe
Bugün, Risale-i Nur eserlerinin ‘bandrol’ yasağı sebebiyle fiilen basılamayışının 239’uncu günü.

Arzu ederseniz evvelâ, 300 gün önceye gidelim: Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin telif ettiği Risale-i Nur Külliyatı, bütün eserleri, serbestçe basılıyor ve satılıyordu. Bu arada, eserleri ‘sadeleştirilmiş’ şekliyle basan yayınevleri de oldu.
Risale-i Nur’un sadeleştirilerek basılmasına Üstad Bediüzzaman’ın hizmetinde bulunmuş talebeleri ve umumî anlamda her Nur Talebesi itiraz ediyordu ve etti. Buna rağmen ‘sadeleştirme’ye devam edenler yanlışta ısrar etti. Hemen ifade etmek gerekir ki, ‘sadeleştirilen’ eserler umumî kabul görmedi ve kendi yayın çevreleriyle sınırlı kaldı. 
Güya bu ‘sadeleştirme’yi engellemek için yola çıktığını ilân ve iddia edenler ise ‘bandrol yasağı’nı hayata geçirdiler ve neticede orjinal haliyle basılan eserlere de bandrol alınamadı. Bunun en büyük delili, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılan, ciltlenen “İşârâtü’l-İ’câz” eserinin de bandrol alınamadığı için (bir iki gün öncesine kadar) satışa sunulamamış olmasıdır.
Bu süreçte neler yaşandı? Kurulduğu günden bu yana Risale-i Nur’un neşrini varlık sebebi olarak ilân eden Yeni Asya, tamamen devre dışı bırakıldı ve bandrol yasağının başladığını, bandrol almak için yaptığı müracaat esnasında öğrendi. Hadise duyulunca, ‘yangından mal kaçırmak’ isteyenler kendilerini savunmaya çalıştı. O günler hatırlanırsa, “Bandrol yasağı yok. Mesele 15 günde çözülecek” denildi. Kamuoyu, apaçık bir şekilde yanıltıldı. Oysa ‘yanıltma’ ile kimlerin iş gördüğünü en iyi Nur Talebeleri bilir...
Mahkemeler vesaire derken iş kanun çıkarılarak halledilmeye çalışıldı. Bütün bu işler yapılırken de yine kamuoyuna doğru bilgiler verilmedi. Bu işi planlayanlar, nihaî hedeflerini aylar sonra ilân etmek mecburiyetinde kaldı: Risale-i Nur’un bütün yayın hakkı devlete veriliyordu ve verildi. Devlet, bir ‘arsa’ya el koyar gibi Risale-i Nur’un yayın haklarına el koymuş oldu. Kanun çıkarıldı, yayın hakkı Diyanet’e devredildi. Bundan sonra Risale-i Nur’u kimin yayınlayacağına Diyanet karar verecekmiş. İyi de bu Risale-i Nur’a ‘el koymak’ anlamına gelmez mi?
Yanlışı savunanlar bunun “Bediüzzaman’ın vasiyeti” olduğunu iddia ediyor. Eksik bir savunma. Evet, Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’un Diyanet eliyle de basılmasını istemiş; ama bu hakkın bütün bütün ve sadece ona verilmesini vasiyet etmemiştir. Sanki biz ya da başkaları “Diyanet bu eserleri basmasın” diyor. Öyle bir şey yok. Türkçe olarak diyoruz ki: Bu eserleri SADECE Diyanet’in basması, hatta kimin basacağına karar verme YETKİsi Diyanet’te, bakanlıkta ve özetle ‘devlet’te olmaz, olamaz! Bu, Risale-i Nur’daki anlayışa taban tabana zıttır!
Geçen gün bir vesile ile ziyaretine gittiğimiz bir ‘Son Şahit/Üstadın hizmetkârları’ndan bir ağabeyimiz, kelimesi kelimesine değil, ama mana olarak şöyle dedi: “Risale-i Nur, Üstadımız hayattayken 8 ayrı ilde basılıyordu. Üstad o zaman bile ‘tek merkez’de basılmasını istemedi. .... Diyanet, Başbakanlığa bağlı olduğu için o da siyasîdir. Risale-i Nur’un basılması siyasîlerin emrine verilmez. ... Bu doğru değil...”
Bu ağabeyimiz, belki de kurulan ya da kurulması düşünülen ve Diyanet’in basma yetkisini devredeceği söylenen ‘vakfı’ kuracak olanlar arasında, Üstadın verdiği ‘son vekâlet’te ismi olmayanların da olduğunu ifade etti ki, çok dikkat çekici bir bilgi. 
Netice-i kelâm: Risale-i Nur’un tahrifattan korunmasının yolu bu değil. Risale-i Nur’un basılması hiçbir şeye âlet olamaz, olmamalı, edilmemeli. Kimin basacağına karar verme yetkisi Diyanet’te de olamaz, olmamalı. Yanlışta ısrar edilmesin. Gizli kapaklı işler yapılmasın. Bu inhisar, bu devletleştirme hiçbir şekilde ‘himaye’ olarak görülemez. Risale-i Nur kendi hizmetini yapar, manileri aşar, engelleri bertaraf eder, başkasının himayesine de ihtiyaç duymaz... Ama buna çanak tutanlar mahcup olur.

Okunma Sayısı: 2582
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Fatih Aydın

    27.11.2014 10:02:50

    maksat dünyaya ulaşırmak ve himaye altına almak olsaydı akıl sahibi herkez bunu olayların gelişmesinden anlardı, söze değil neticeye bakmak lazım şu an devlet basacak madem kaç bin baskı yapacak orjinalini şualar dahil basabilecekmi ?ne zaman basacak bastığında orjinale uygun baskımı yapacak yoksa bu eserlerin önüne baraj kurup hapis mi edecek bekleyip göreceğiz hepimiz,eğer öyle olursa da o baraj yıkılır, bütün bu yapılmak istenenler aksi ile sonuçlanırken bu durumu savunan abilerimiz nasıl insanların yüzüne bakabilecek.sonrasında mevlaya nasıl hesap verecek.Allah sonumuzu hayretsin

  • HÜSEYİN İLHAN

    27.11.2014 08:27:41

    Risalei nurları devlet basıyor,diyanet basacak,aslını muhafaza edecekler diyenlerin ya bu ülkenin şartlarından haberi yok,ya yaşanılanları süzemeyecek kadar akıl ve muhakemeleri nakıs yada yada ......ila ahir.

  • Emin Altan

    27.11.2014 07:55:06

    Diyanet bastığı kitap ve dergilri kendi personeline bile okutturamaz ken Risalei nurları bütün dünya insanlığına nasıl ulaştıracak..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı