"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Düşmanlarını sevindirme!

Faruk ÇAKIR
29 Mayıs 2015, Cuma
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolundaki çalışmaları dikkat çeken bir maceradır.

Elbette bu yolculuğun hedefine ulaşmamış olmasında iki tarafın da hatası vardır. Türkiye’yi idare edenlerin her fırsatta AB yöneticilerini eleştirmesi, kendilerinin hiç kabahati yokmuş gibi davranması gerçeği yansıtmıyor.

İdarecilerimiz şu konuda kesin bir karar vermiş olmalıdırlar: Türkiye, AB’ye üye olmak istiyor mu istemiyor mu? AB’ye üye olmak kâr mı getirir, zarar mı?

Hal ve gidişe bakıldığında bu noktada bir netlik olmadığını görüyoruz. Son 10 yıl göz önüne alınırsa, ilk başta Türkiye’nin AB’ye üye olmasının gerekli olduğu ifade edildi ve o yönde de adımlar atıldı. Son yıllara bakıldığında ise, “AB olmasa da olur. Mecbur değiliz. Kopenhag Kriterleri olmasa, ‘Ankara Kriterleri’ var, onunla yolumuza devam ederiz” yollu açıklamalar duyuldu. Elbette, ‘rest’ çekmek kulağa hoş geliyor, ama işin sonunun nereye varacağını da düşünmek lâzım.

Elbette “Körü körüne üye olunsun, AB ne derse o yapılsın” demek doğru değil. Ancak üyelikle gelmesi muhtemel zararlar, faydaları yanında hiç hükmündedir. Türkiye’nin menfaatinin AB’ye üyelikte olduğu çoğunlukla kabul görüyor. Bazı zararların olması da mümkündür, ama muhtemel zararlar için faydaları elimizin tersiyle itemeyiz. O zararları en aza indirmek için görüşülür, konuşulur ve tartışılır. Diplomasiyi kullanmak yerine, iç politikada daha fazla oy almak için ‘kavga dili’ni kullanmak Türkiye’nin faydasına değil zararınadır.

Avrupa’nın da tek blok olmadığı, AB yöneticileri arasında da Türkiye’ye dost ve dost olmayalar olduğu bilinen bir gerçektir. İdarecilerimizin yapması gereken, dostlarla işbirliği yapmak ve onların sayısını arttırmak olmalı. Yoksa, dost olmayanlara takılıp “AB bizi istemiyor” demek ve bu yolculuktan vazgeçmeyi düşünmek millet menfaatine olmaz.

Türkiye’nin bu noktadaki dostlarından biri de Avrupa Parlamentosu üyesi Hollandali politikacı ve gazeteci Joos Lagendijk’tir. Türkiye’de yaşanan, dolayısıyla Türkiye’deki tartışmaları yakından takip eden Lagendijk, AB yolundaki ilerlemenin durduğuna dikkat çekerek, “Korkarım Türkiye’nin 2010’da ulaştığı seviyeye gelmesi yıllar alacak. Türkiye’nin üyeliğe girişini nasıl savunayım?” diye sormuş.

2011 itibariyle demokrasi, insan hakları ve basın özgürlüğü alanında yaşanan hukuksuzlukların, Türkiye’nin AB üyelik sürecini olumsuz etkilediğini de dile getiren Lagendijk, “Bir hakim hükümetin istemediği bir karar verdiğinde kovuluyor. Bu akla hayale sığmaz. Bu Türkiye için çok büyük bir geri gidiş” diye konuşmuş. 

Aynı zamanda gazeteci olan Hollandalı politikacının tesbitlerini abartılı bulanlar olabilir. Ancak son yıllarda AB yolundaki ilerlemenin durduğunu kim inkâr edebilir? Türkiye’yi idare edenlerin konuşmalarında bu konu var mı? Medyada bu mesele tartışılıyor mu? TV’lerdeki tartışmalarda da bu konu unutulmuş gibi. 

Bu tablo, Türkiye’yi idare edenleri uyandırmalı ve yıllardan beri tekrarlanan “AB üyeliği Türkiye’nin menfaatinedir. AB’ye üye olmak devletin ve milletin kararıdır. Bunu gerçekleştireceğiz” sözlerinin gereği yerine getirilmelidir.

Türkiye’nin bu hususta yerinde sayması, AB üyeliğinden uzaklaşılması Avrupa’daki dostlarımızı değil, düşmanlarımızı sevindirir. Düşmanlarını sevindirenler, doğru yolda olduğunu söyleyebilir mi?

Okunma Sayısı: 1655
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı