Bir eğitim ve öğretim dönemi daha sona erdi.
Keşke bir bütün olarak eğitim sisteminin dertleri de sona erebilseydi. Maalesef bugün için bunu söylemek mümkün olmadığı gibi yakın zamanda bu sıkıntıların sona ereceğini beklemek de kolay değil.
Seçim dönemleri her meslek grubu bakımından sıkıntıların dile getirilmesine vesile oluyor. Eğitimciler de 24 Haziran 2018’de yapılacak genel seçimleri bahane edip sıkıntılarını sıralamışlar. Türk Eğitim-Sen’in, Millî Eğitim Bakanlığı’na ve dolayısıyla idarecilere yaptığı çağrı, sistemin iyiye gitmediğini gösteriyor. Eğitimciler yaptıkları açıklama ile taleplerini şöylece sıralamışlar:
* Öğretmenlere yönelik 3600 ek gösterge sözü yerine getirilmeli. Özür grubu mağduriyetleri giderilmeli, aileler birleştirilmelidir. Sözleşmeli istihdam kaldırılmalı, sözleşmeli çalışanlar kadroya alınmalıdır.
* Bayram ikramiyesi görev başındaki tüm kamu çalışanlarına da verilmelidir. MEB, tüm mahkeme kararlarını istisnasız uygulamalıdır. Bakanlık ivedilikle yazılı sınav esasına dayalı adil bir yönetici atama düzenlemesi gerçekleştirmelidir. Eğitime-öğretime hazırlık eğitim ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir.
* Öğretmeni not veren konumdan not verilen konuma sürükleyen Bakanlık, bu sistemle öğretmene yönelik güvenin sarsılmasına, hatta öğretmenin hor görülmesine yol açacaktır. Öğretmeni derste gözlemleme imkânı bulunmayan veli, öğretmeni nasıl değerlendirebilir? Ya kaç tane veli öğretmenin adını biliyor, yılda kaç kere okula uğruyor? Okul müdürlerinin öğretmenleri değerlendirmesi ise başlı başına felâkettir. Okulların büyük çoğunluğunun torpilli, ehil olmayan insanlar tarafından yönetildiği düşünüldüğünde; bu okul yöneticilerinin hakkaniyetli, adaletli, liyakate göre puanlar vereceğini iddia etmek mümkün olamayacaktır.
* Hükümet seçim öncesinde tüm sözleşmelileri kadroya almalı ve öğretmen alımlarında mülâkatı kaldırmalıdır. Mülâkatın objektif olması doğası gereği mümkün değildir. Bu minvalde; öğretmen atamaları sadece KPSS puan üstünlüğüne göre yapılmalıdır.
* 2018 yılında 20 bin atamaya ek olarak en az 40 bin atama daha yapılmalıdır. Okulların bilgili, donanımlı kişiler tarafından yönetilmemesinin sorumlusu yönetici atamalarına mülâkat garabetini monte eden Millî Eğitim Bakanlığı’dır. Talebimiz; MEB’in bir an önce mülâkatsız bir yönetici görevlendirme yönetmeliği çıkarmasıdır.
* TEOG’un apar topar kaldırılarak, yeni bir sistem ihdas edilmesinin eğitimimizde ne tür zararlara yol açacağını defalarca dile getirmiştik. Gerek sınavla gerekse sınavsız olarak liselere yerleşecek öğrenciler kesinlikle istemediği okullara yerleşecektir. Başarılı öğrenciler dahi hedefledikleri okullara yerleşemeyecektir. Mağdur öğretmen ve eğitim çalışanları oluşturan Bakanlık, bu kez de mağdur öğrenciler oluşturacaktır.
Eğitimcilerin dile getirdikleri talep ve tekliflere katılan olur, katılmayan olur. Ancak “Kaç tane veli öğretmenin adını biliyor, yılda kaç kere okula uğruyor? MEB, tüm mahkeme kararlarını istisnasız uygulamalıdır. Okulların büyük çoğunluğunun torpilli, ehil olmayan insanlar tarafından yönetildiği” tesbitleri eğitim sistemindeki yaranın çok derin olduğunu göstermez mi?
Yeteri katar maddî imkânlarımız olmadığı için bazı şeyleri yapamayabiliriz. Fakat parasız yapılabilecek işleri de yapmamayı nasıl izah edeceğiz? MEB’in bütün mahkeme kararlarını uygulaması ya da okulları ehil idarecilere teslim etmesi için de para mı lâzım?
Eğitim ve meseleleri 365 gün gündemimizde olmalı vesselâm.