Hızla gelişen hadiseler, iş dünyasını da ‘önce ekmek değil, önce hürriyet’ talep eder hale getiriyor.
İş dünyası şimdiye karar ekseriyetle ‘önce ekmek’ anlamına gelen açıklamalar yapardı. Ancak hadiseler gösterdi ki hak, hürriyet ve adalet olmadan ağız tadıyla ekmek yemek de mümkün değil.
TÜSİAD’ın düzenlediği “Küresel Tedarik Zincirlerinin Yeniden Yapılanması” webinarında (panel) konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, farklı ifadelerle de olsa bu tesbiti dile getirmiş.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski’ye göre ekonomide 2020 tablosu şöyle:
“Dünya Ticaret Örgütü son yayınladığı analizlerde 2020 yılında mal ticareti hacminde % 9,2 düşüş olacağını öngörüyor. Yine 2020’de Doğrudan Yabancı Yatırım akışlarının ise % 30 düşeceği tahmin ediliyor. Geldiğimiz noktada Covid-19’un ekonomik sonuçları bize şunu gösterdi: Küresel tedarik zincirlerinin faaliyet gösterdiği koşullar hakkındaki belirsizliği azaltmak için ‘öngörülebilir düzenleme, ticaret ve yatırım ortamı politikası’ vazgeçilmezdir. (...) Özel sektör tedarik zinciri direncini güçlendirme ihtiyacını risk ve verimlilik açılarından yeniden değerlendiriyor. Bunu yaparken koordineli, şeffaf, tutarlı ve işbirliğine dayalı yerel ve uluslar arası inisiyatiflere ihtiyaç duyuyor. Güveni yeniden tesis etmenin tek yolu budur.
Kaslowski’ye göre salgın sonrası dünya tablosu şöyle olabilir: “Salgın sonrası dünyada artık sadece fiyatlar ile değil, ülkelerin hukuk sistemleri ve değerler üzerinden yatırım ve işbirliği tercihlerinin yapılacağı bir dönem başlıyor. Avrupa Birliği de gelecek dönemde ticarî ilişkilerini çeşitlendirip benzer düşünen ülkelerle ittifaklar oluşturmayı planlıyor, kilit ticaret partnerleri ile Avrupa Birliği değerleri çerçevesinde ilişkiler tesis etmeyi hedefliyor.”
“Cazibe merkezi olmak için gerekli ekonomik ve yapısal temelleri de sağlamalıyız” diyen Kaslowski’nin şu tesbitleri de önemli: “Bu temellerin başında hiç kuşkusuz ekonomik istikrar geliyor. Kur, faiz, enflasyon döngüsünde yaşanan belirsizlikler ekonomik istikrarı ve reel sektörü çok ciddî ölçüde olumsuz etkiliyor. (...) Bir ülkede ekonomi politikaları ne kadar karmaşık ve anlaşılması güç ise ülkeye olan yatırımcı ilgisi de o kadar zayıflıyor. Normalleşme süreci açık ve net politikalarla devam ettirilmeli. Uluslar arası düzenlemelerden, evrensel hukuk ilkelerinden ayrışılmamalı. Hukuk devleti olmak güvenilir bir yatırım merkezi olmanın en başlıca şartıdır.” (TÜSİAD açıklaması, 23 Ekim 2020)
“Hukuk devleti olmak güvenilir bir yatırım merkezi olmanın en başlıca şartıdır” tesbiti Türkiye’yi idare edenlerin unutmaması icap eden bir gerçek. Hukuk devleti olmadan yatırım merkezi olamayacağız gibi “Büyük Türkiye” de olamayız. Bunu görmek için yakın geçmişe bakmak da isabetli olur.
Her ne kadar ‘keşke’ demek bir işe yaramazsa da, keşke bu tesbitler 20 ya da 50 yıl önceden de iş âleminin temsilcileri tarafından dile getirilebilseydi. Keşke “Önce ekmek değil, önce hürriyet” diyenler dinlenseydi.
Geç kalmış sayılmayız. Hak, hukuk ve adalet yolunda ilerleme için karar verilsin ve yapılsın. Bu yapılırsa sihirli bir el değmiş gibi Türkiye huzura ve rahata kavuşur. Tıpkı, ‘geri’ye giden arabanın ‘ileri’ videse takılması gibi. İnanın, bu iş bu kadar kolay.