"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Emin ve şeffaf olmak

Faruk ÇAKIR
16 Şubat 2020, Pazar
Yine ibret veren bir araştırma raporu ile karşı karşıyayız. Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nın (TÜSEV) hatırladığı “Türkiye’de Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik 2019 Raporu”nun dikkat çeken neticelerinden biri de, son yıllarda ‘dinî saikle’ yapılan yardımların sürekli düşüş gösterdiğinin ortaya konulmuş olmasıdır.

Rapor, Koç Üniversitesi Sivil Toplum ve Hayırseverlik Araştırmaları Merkezi’nden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Dr. Öğr. Üyesi Selim Erdem Aytaç liderliğinde, Türkiye’nin 67 ilinde toplam 2 bin 502 kişinin katılımıyla hazırlanmış. Sonuçlara göre Türkiye’de sene içinde yapılan tüm bireysel yardım ve bağışların kişi başı toplam değeri yaklaşık 303 TL olurken, 2015 yılında yapılan araştırma neticelerine göre bu miktar 228 TL olarak ortaya konulmuş.

Enflasyon oranları dikkate alındığında 2015 yılındaki “228 TL”nin 2019 yılındaki karşılığının “360 TL” olduğuna dikkat çekilen rapora göre, Türkiye’de yapılan bütün yardım ve bağışların kişi başı toplam değerinde reel anlamda bir azalma olduğu görülmüş. 

Raporda şu tesbit yapılmış: “Türkiye’de bir yılda yapılan tüm yardım ve bağışların toplam kişi başı yaklaşık değerinin 262,7 TL’si doğrudan yardım (akrabalara, komşulara, diğer kişilere, dilencilere, fitre, zekât) olarak yapılırken 40,2 TL’si sivil toplum kuruluşlarına yapılıyor. Bu miktar 2015 yılında 26,7 TL idi. Kişiler yaptıkları yardımların miktar olarak çok küçük olması ve bu yardımları düzensiz olarak yapmaları nedeniyle bir kuruluşa bağış yapmak yerine doğrudan yardım yapmayı tercih ettiklerini belirtiyorlar.”

Aynı açıklamaya göre, görüşülen kişilerin yarısından fazlası bağışının nasıl harcandığından emin olursa bağış yapacağını belirtirken, yüzde 52’si de STK’ların şeffaf olmalarını bağış yapmak için bir sebep olarak değerlendiriyor.

Araştırmadan onlarca, belki yüzlerce netice çıkmış olabilir, ama en mühim mesele şurada düğümleniyor olsa gerek: İnsanlar güven duyduğu kişi ve kuruluşlara ve aynı zamanda aldığı yardımları nerelere harcadığını ilân eden şeffaf kimselere yardım eder.

Güvenilir olma ve şeffaf olma noktasında çok şey kaybedildiğini herkes itiraf etmiyor mu? Çok daha sarsıcı olan, ‘mütedeyyin’ kişilerin dahi ‘güven’i kaybetmiş olmasıdır. Yakın zaman önce ticarete atılan bir arkadaş, “Artık ‘dindar’ insanlarla ticaret yapmak istemiyorum. Sözlerine güvensem hep zarar ediyorum” demişti. İnsanların bu düşüncelere gelmiş olması çok büyük bir yıkım, çok büyük bir sarsıntı değil mi? 

Dünyanın en güvenilir insanları Müslümanlar ve mütedeyyin olanlar olması gerekirken nasıl oldu da  Müslümanın Müslümana güvenmediği bir duruma düşürüldük?

Türkiye’yi idare edenler başta olmak üzere hepimiz yaşanan bu yıkımı, bu fırtınayı, bu depremi görmeli ve geçmiş asırlarda olduğu gibi ‘güven’i tesis etmek durumundayız. Mesele bu araştırmada ortaya çıkan tablo değil. Araştırma olsa da olmasa da umumî kanaat bu merkezde toplanıyor. Kime sorulsa güvensizlikten ve toplanan yardım paralarının nerelerde harcandığının bilinmediğinden yana şikâyet yok mu?

Hepimiz “İstanbul depremi”nden korkuyoruz, ama asıl deprem sosyal hayatta yaşanmış ve değerlerimiz maalesef yerle bir olmuş durumda. Çok âcil bunun tamirine başlayalım vesselâm.

Okunma Sayısı: 1445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı