Bütün dünya “Basra harap olana kadar” bekliyor ve sonrasında yangına müdahale edip söndürmeye çalışıyor. Baştan yapılması gereken müdahale geciktiği için fatura birden bine çıkıyor, maalesef...
Bilinen yanlışlara karşı tedbir alma noktasında geç kalınıyor ve maalesef ağır faturalar ödeniyor. Geçmişte Bosna Hersek’de de bu yaşandı, şimdi Suriye’de de benzeri yaşanıyor. Bütün dünya “Basra harap olana kadar” bekliyor ve sonrasında yangına müdahale edip söndürmeye çalışıyor. Baştan yapılması gereken müdahale geciktiği için fatura birden bine çıkıyor, maalesef...
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak kayıtlara geçen, en az 8 bin 372 Boşnak sivilin katledildiği Srebrenitsa soykırımının 23. yıl dönümü bu gerçeği bir defa daha hatırlamaya vesile oldu.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegovic, Potoçari’de (Potoçari; Bosna-Hersek’in güneyinde, Srebrenitsa’nın 6 km kuzey batısında bulunan bir köy) düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada, Srebrenitsa soykırımının her geçen gün daha fazla inkâr edilmesine artık tepki gösterilmesi için uluslar arası topluma çağrıda bulunmuş.
Temmuz 1995’te sadece birkaç gün içerisinde 8 binden fazla çocuğun, yaşlının ve kadının katledilip toplu mezarlara gömüldüğünü hatırlatan Boşnak lider, “normal bir insanın 20. yüzyılda Avrupa’nın orta yerinde böylesine korkunç bir suç işlenmesini zor anlayabileceğini” söylemiş.
Bosna’da savaş devam ederken o günkü Türkiye idarecileri NATO’yu devreye sokup katliâmın sona ermesi için yoğun gayret sarf etmişti. Ne var ki uluslar arası irade, o gün için “Bosna harap olmadan” devreye girmedi. Maalesef orada büyük bir katliâm yaşandı.
İzzetbegovic, çok haklı olarak Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilân eden Birleşmiş Milletler’in (BM) toplu katliâmları engelleyemediğini hatırlatmış ve “Srebrenitsa, engellemeye gücü olan ancak bunu yapmayan herkesin yüzünde kara bir leke olarak ebediyen kalacaktır” tesbitinde bulunmuş. İşte meselenin özü burada: Katliâmı, zulmü, haksızlığı, savaşı engelleme imkânı olan ‘uluslar arası kuvvetler’ nedense bu ‘insanlığı’ vaktinde yapmıyor.
Benzer bir yanlış Suriye meselesinde de yaşanmıyor mu? Başta Amerika olmak üzere dünya ülkeleri gerçekten istese Suriye’deki savaşı bir gün değilse bir haftada sona erdiremez mi? Dünya kamuoyuna karşı savaşı sona erdirmek istediklerini ilân ediyorlar. Hatta bu sebeple onlarca defa toplantılar, görüşmeler, konuşmalar ve anlaşmalar yapıldı. Savaşın sona ermesi beklenirken bir anda alevlenmesi, şehirlerin bombalanması ve yıkılması acaba tahmin edilmeyen büyük bir projenin varlığını mı gösterir?
Bosna örneğinde olduğu gibi Suriye’de de savaş sona erdiğinde “Keşke bu savaş hiç başlamamış olsaydı” ya da “Keşke çok önce bu savaşı sona erdirebilseydik” diyen liderler duyacağız. Çünkü savaş, sadece insanların değil, gerçeklerin de ölmesi anlamına gelir.
Her yıl 11 Temmuz’da Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen törenle ‘savaş kurbanları’ defnediliyor. Keşke savaşlar başlamasa, başlayanlar da en kısa zamanda sona erse ve her yıl acılar tazelenmese... Dünyanın barış yolundaki yolculuğunun aksaması ve engellenmesi hem maddî hem de manevî ağır faturaların ödenmesine sebep oluyor.
Barışı savaşa tercih eden anlayışın galip gelmesi en büyük temennimiz.