"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Görülmeyen tehlike

Faruk ÇAKIR
25 Ağustos 2017, Cuma
Şahit olunan yanlışlara vaktinde ve zamanında itiraz etmemenin ağır faturasını millet olarak ödüyoruz. Türkiye’yi idare edenler de yaptıkları açıklamalarla “Şu hususta geç kaldık, özür dileriz. Bir daha olmayacak” mealinde sözler sarfediyor.

Peki, bu sözler ne ölçüde dikkate alınmayı hak ediyor? Gerçekten bundan sonra görülen yanlışlara vaktinde ve zamanında itiraz edilip düzeltilmesine çalışılacak mı? Başkaları ne düşünür bilemem, ama şahsî kanaatim bu sözlerin de uçup gideceği yönündedir.

Türkiye gibi bir memleketi idare edenlerin en çok dikkat etmesi gereken konuların başında ortak değerleri muhafaza edecek adımların atılmasıdır. Dinî meseleler bunların başında gelir. Başta idareciler olmak üzere herkesin bu noktada çok dikkatli, çok hassas ve çok itinalı olmaları gerekir. Camiler ve buralarda okunan hutbeler, vazife yapan imam hatipler her zaman göz önündedirler ve itibarları en üst seviyede olmak durumundadır. Allah göstermesin, camilerde okunan hutbelere cemaatin itiraz ettiğini düşünün. Bundan daha büyük felâket olabilir mi? Çok sınırlı da olsa bazı yerlerde, okunan hutbelere itiraz seslerinin yükseldiği yolunda haberler duyuluyor ki bunlar için “şuyuu vukuundan beterdir/ duyulması, yaşanmamış olmasından kötüdür” denilebilir. El ele verip bu ihtimalleri ortadan kaldırmak durumudayız.

Gazeteci yazar Ali Haydar Haksal, camilerde yaşanan bir başka tehlikeye de şöylece dikkat çekip herkesi ikaz etmiş: “28 Şubat’ta ulusalcılar camilere, minarelere bayrak asılması baskısında bulundu. Bununla camilerin milliyetçi Türk ruhunun egemen kılınması arzulandı. Yazılı ve sözlü dile getirildi. 15 Temmuz darbe girişimi yeni bir ruha evrilme süreci başlattı. ‘Tek devlet’, ‘tek bayrak’ simgeleriyle tek kavmin oluş düşüncesine götürdü, götürüyor. Giderek bu, muhafazakâr çevrelerde de karşılık buluyor. Bayrak artık camilerin içine kadar girdi. Tamamen ulusalcı bir ruha büründü. İslâm milletinin bütün kavimlerine ait bir mekân olma duygusundan uzaklaşılıyor. Sonuçları zamanla görülecek. Bu diğer kavimler için de geçerlidir. Türkler, Araplar, Acemler, Farslar, Peştular ve diğer bütün kavimler mescitlerine ve camilerine kendi topluluklarının bayraklarını asarlarsa millet olma ruhundan uzaklaşırlar. Türk camileri, Boşnak, Arnavut, Arap ve diğer kavim cami ve mescitleri gibi tuhaf bir durum psikolojik olarak zihinlere yerleşecek. Bu da Müslümanların bütünlüğünden uzaklaşmanın bir başlangıcı olur.” (Millî Gazete, 31 Temmuz 2017)

28 Şubat sürecinde yapılmak istenen ve büyük çoğunluğun haklı olarak itiraz ettiği bir uygulamayı ‘mütedeyyin idareciler’in yapması o iyi hale getirir mi? Camiler ‘en ortak değer’lerden biri olduğuna göre onu da ‘ulusallaştırmak’ kime ne fayda verecek? Böyle bir adım 28 Şubat’ta da yanlıştı, şimdi de yanlıştır. Bu yanlışı yapanlar uygun lisanlar ile ikaz edilmeli değil midir? Pek çok konuda ‘fetva’ vermek hevesinde olan ilahiyatçılarımız bu hususta niçin susmayı tercih eder? Hani, bundan sonra yanlışlara vaktinde ve zamanında itiraz edilecekti?

Bakalım haklı bir endişeyi dile getiren Haksal’ı dinleyen olacak mı? Bu yanlışlar için bugün tedbir alınmazsa yarın çok geç kalınmış olur. Bizden de bir hatırlatma olsun...

Okunma Sayısı: 4092
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı