Suriye’de başlayan hadiselerin üzerinden 7 yıl geçti. Çok acılar yaşandı, çok ocaklar söndü.
Ülke o kadar harap oldu ki savaştan sonra yeniden ayağa kalkmasının 20 ya da 30 yıl süreceği söyleniyor. Binalar bir şekilde yapılır, ama sönen ocakların hesabını kim verecek?
En yakın komşulardan biri olmamız sebebiyle Suriye’de yaşananlar en çok Türkiye’yi etkiledi. Başlangıçta yüz bin, iki yüz bin kişinin ülkemize gelmesi beklenirken bu sayı tahminleri çok aşıp 3 milyonu buldu ve hatta aştı. Haliyle başka problemler de yaşandı. Yaşanan yoğun göç iş dünyasını da etkiledi. Bazıları işsiz kalmasının suçlu ve sorumlusu olarak Suriyelileri gösterdi. Temelde çok yanlış olsa da Suriyelilere karşı olumsuz bir hava meydana geldi. Her millette, her devlette, her şehirde iyiler ve kötüler olduğu gibi Suriyeliler arasında da iyiler ve iyi olmayan vardır. Sadece olumsuzluklara dikkat çekip, toptan herkesi itham etmek en büyük yanlış. Maalesef bu yanlışa yeri geldi siyasetçiler, yeri geldi sanatçılar, yeri geldi mütedeyyin insanlar bile düştü. Bazen “Mü’min mü’minin kardeşidir” prensibinin dahi unutulduğuna şahit olduk.
Türkiye’ye gelen ve ortaya çıkan olumsuz havadan etkilenen Suriyeli bir baba bir video çekip sosyal medya hesabından paylaştı ve herkese seslendi: Hepimiz iyi olmadığımız gibi, hepimiz de kötü değiliz.
İlkokula giden kızı tarafından Türkçe’ye çevrilen mesaj çok anlamlı. Herkesin bu mesajı bir defa daha dinlemesi ve dünyanın her yerinde ‘iyi’ler ve ‘fenalar’ olduğunu, daha doğrusu iki ayrı dünya olduğunu görmesi lâzım.
Kızı Şeza Sabra’nın Türkçe’ye çevirdiği Suriyeli baba Ahmet Sabra’nın konuşması şöyle: “Merhaba Türk kardeşlerim! Benim adım Ahmet Sabra ve kızım Şeza Sabra. Size bir mesaj göndereceğiz. Biz Türkiye’de yaşayan Suriyeliyiz ve size teşekkür ediyoruz. Bu teşekkürü bize yardım ettikleri için devletinize de ediyoruz. Biz Suriyeli insanlarız ve bazılarımız iyi bazılarımız kötü. Ve bir elin parmakları bir değil. Bazılarınız bize zalimlik yapıyor. Suriyelilerin yaşadığı mahalleleri taşlıyorlar ve Suriyelilere vuruyorlar. Ve onların yaşananlarla bir alâkası yok. Onlar sadece onları (kendilerini) koruyacak bir yer arıyorlar. Siz de kötülük yapanlara ceza verin, ama bütün Suriyelilere ceza vermeyin. Bizim bütün Suriyeliler iyi değil, ama hepsi kötü de değil. Siz de (size) müşkülat çıkaranları kovun. Biz Müslümanız. Ve hiçbir Suriyelinin Türkiye’ye kötülük yapmasını kabul etmiyoruz. Biz sizinleyiz ve sizi çok seviyoruz. Bize zalimlik yapmayın, çünkü Allah biliyor ki biz hepimiz kötü değiliz. Biz savaştan kaçtık Türkiye’ye gezmek için gelmedik.” (Yeni Asya, 6 Ekim 2018)
Suriyeli babanın dile getirdiği bu tesbit aslında bütün dünya için geçerlidir. Hatırlanacağı üzere Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri çok önce “Avrupa ikidir” diyerek bu ayrımı yapmamız lâzım diyerek herkese örnek olmuştur. “Birinci Avrupa” ve “İkinci Avrupa” olduğu gibi, “Birinci Suriye” ile “İkinci Suriye” de vardır. Bu prensip bütün dünya için geçerlidir.
Suriyeli babanın hatırlattığı gibi “(Suriyelilerin de) bazıları iyi bazıları kötü. Kötüler var diye bütün Suriyelileri itham etmek, suçlu görmek insafa ve iz’ana sığar mı? Suç işleyenin kimliğine bakmadan cezası verilsin, ama suç işleyenler sebebiyle aynı ilden, aynı dilden, aynı milletten olanlar peşinen suçlu ilân edilmesin.
Hem unutmayalım ki Suriyeliler Türkiye’ye gezmek için gelmediler. Onlar savaştan kaçtı ve ‘din kardeşleri’nin yanına geldi. Hadiseye bu pencereden bakılırsa mesele kalmaz, vesselâm.