Ben yeni duydum, siz daha önce de duymuş olabilirsiniz: ABD’nin Los Angeles şehrinde yaşayan bir Müslüman yaşadığı şehirde yetim kalmış çocukları evlâtlık olarak alıyor ve onların bakımıyla ilgileniyormuş.
Etkileyici bir hikâye, çünkü Los Angeles’te yaşayan Muhammed Bzeek, aşağı yukarı 30 yıldır bunu yapıyormuş ve bugüne kadar 80 çocuk evlat edinmiş. Bu çocuklardan 70’i sihhatine kavuşurken, 10’u ise kucağında ölmüş.
Fiilleriyle insanlara güzel bir örnek olan Muhammed Bzeek’ın belgeseli çeken yönetmen Ensar Altay’ın anlattıkları da dikkat çekici. Ensar Altay İstanbul’da düzenlenen “Belgesel: Gerçek ve Kurgu Arasında İnsanı Anlatmak” konulu sohbette şöyle demiş: “(Muhammed Bzeek) Çoğunlukla aileleri tarafından terk edilmiş ya da yetim kalmış ölümcül hasta çocukları evine alıyor ve onlar ölürken bir şekilde yanlarında olmak istiyor. Aşağı yukarı 30 yıldır bunu yapıyor ve bugüne kadar 80 çocuk evlat edinmiş. Bu çocuklardan 70’ini kurtarmayı başarmış, 10’u ise kucağında ölmüş. Muhammed Bzeek ile ABD’de yaklaşık 2 ay geçirdim. Onun evinde de kaldım. Hemhâl olduk. Süper kahraman olabilmek için çok büyük güçleriniz olmasına gerek yok. İyi bir Müslüman olmanız yeterli. Herkes ona niye yapıyorsun diye soruyor. Onunla uzun zaman geçirdiğim ve neyi neden yaptığını anlamaya çalışmış biri olarak söylüyorum. Tek bir sebebi var, Allah rızâsı için. Başka hiçbir sebebi yok. Tertemiz bir Müslüman. Bir arkadaşı onun için dedi ki, Muhammed, konuşmadan ve yaşayarak İslâmı anlatıyor. Ondan etkilenen o kadar çok insan var ki. Her gün insanlar geliyor ve onu anlamaya çalışıyorlar. Şu anda ABD’de süper kahraman gibi görünüyor.” (AA, 18 Şubat 2018)
Filmin, evrensel konuları ele almasının gerekliliğine de değinen yönetmen Altay, “Hiçbir ayrım yapmadan, ‘dünyadaki herhangi bir insan bununla niye ilgilenecek?’ sorusu önemli. (...) En evrensel şey de insan ve insanlıktır. İnsan varsa zaten hikaye vardır. Özellikle belgesel filmlerden söz ediyorum. İnsan ve insanlık adına söyleyeceğiniz herhangi bir söz, dünyadaki herhangi birinin ilgisini çeker. Meselâ ölüm. Ölüm teması üzerinden bir şeyler yapıyorsanız, herkesin ilgisini çeker” ifadelerini kullanmış.
62 yaşındaki Muhammed Bzeek, kendisinden bahsederken de şöyle demiş: “Benimle ilgili haberler çıkınca arkadaşlarım da çok şaşırdı. Camidekiler ‘Yaptıklarını bilmiyorduk’ dediler. Yıllardır gittiğim marketin kasiyeri beni görünce ağladı. Bu normal, çünkü bir Müslüman yaptıklarını anlatmaz. Kimseden teşekkür beklemiyorum, beni ödüllendirirse ancak Allah ödüllendirir.” (www.haberturk.com, 1 Nisan 2017)
Bu hikâyede ibret alınacak çok şey var. En önemlisi de Muhammed Bzeek’den bahsedilirken “Konuşmadan ve yaşayarak İslâmı anlatıyor” denilmesidir. Bir Müslüman için bundan daha büyük bir güzellik olabilir mi? Bir kişi değil de bin kişi, bir milyon kişi “hiç konuşmadan ve yaşayarak İslâmı anlatsa” neler olur, düşünelim.
Çok önemli bir nokta da insan ve insanlık adına söylenecek herhangi bir sözün, dünyadaki herhangi birinin de ilgisini çekmesi gerektiği... Mesela ölüm. Ölüm öldürülemediğine göre bu husustaki sözler, ölüm sonrası hayat her insanın dikkatini ve ilgisini çekecektir. Bu tesbitleri biz ‘kırmızı kitap’larda okumadık mı?
Fiillerimizle güzelce örnek olsak; dünyanın rengi de, şekli de, atmosferi de değişir ve değişecek inşâallah.