Türkiye ile İsrail arasında varılan mutabakat yeni tartışmaları beraberinde getirdi.
Bugün itibarıyla çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız. Çünkü Türkiye’yi idare edenler ile İsrail’i idare edenler birbirine zıt açıklamalar yapıyorlar. Sathî bir nazarla dahi bakılsa varılan mutabakattan, anlaşmadan İsrail’in kârlı çıktığı görülür.
Hemen ifade edelim ki, ülkeler arasındaki anlaşmalar ve ilişkiler büyük ölçüde menfaate dayalıdır. Dolayısı ile ülkelerin menfaatlerini korumak istemesi tabiidir. Ancak bir anlaşmada iki kazananın olması kolay değil. Söz konusu bu anlaşmada İsrail bayram ettiğine göre, Filistin ve Türkiye’nin kaybettiği düşünülmelidir.
Önemli bir nokta da İsrail’in imza attığı anlaşmalara uymadığı gerçeğidir. Birleşmiş Milletler tarafından onlarca defa kınanan, işgal ettiği yerleri terk etmesi istenen İsrail bu talepleri yerine getirdi mi? Filistin ile yapığı bütün anlaşmaları da yine İsrail tarafı bozmuştur. Türkiye ile varılan mutabakatın varsa Filistin lehindeki maddelerin ömrünün ne kadar olacağı da yine tartışmalıdır.
Türkiye’yi idare edenlerin yanlışı, içeriye ayrı dışarıya ayrı konuşmalar yapmasıdır. İlişkilerin bozulduğu 2010’daki Mavi Marmara saldırısı sonrası sarf edilen sözleri hatırlamakta fayda var. Özetle, “Biz bu makamlarda olduğumuz müddetçe İsrail ile normalleşme olmaz” diyenler kimdi? Bu kadar bağlayıcı sözler sarf edip sonra da bu mutabakatlara imza atmak siyaseten de yanlıştır. Uluslar arası ilişkileri iç politika malzemesi yapmanın bedelini ağır bir şekilde ödüyoruz.
İsrail tarafı anlaşmayı kendi vatandaşlarına anlatırken Gazze’nin denizden ablukasının devam edeceğini ve “Türkiye topraklarından İsrail’e yönelik terörist(!) faaliyetlere izin vermeyeceği” ifade edilmiş. Daha da önemlisi bu anlaşmanın, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasına imkân vereceğini söylemişler. Bu maddeler doğru ise, İsrail’in kazandığı mânâsına gelmez mi? Hele İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacak olması İsrail’in arayıp da bulamayacağı bir ekonomik başarı değil mi?
İdarecilerin beyanına göre Türkiye’nin kazanç hanesine yazılanlar ise şöyle: 2013’de İsrail Başbakanının Cumhurbaşkanını arayarak telefonda özür dilemiş olması. Gazze’ye uygulanan ambargonun hafiflemesi. Mavi Marmara’da katledilenlerin ailelerine tazminat ödenmesi.
Üç yıl önce hem de telefonla aranarak özür dilenmiş olmasını bugün için kâr sayan bir anlayış var. Peki Gazze’ye uygulanan ambargonun sona ermesi yerine hafifletilmesinden ne anlaşılmalı? Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskınla şehid edilenlere verilecek tazminat konusu da kolayca kâr hanesine yazılacak bir hadise değil. Mağdur ailelerin şimdiye kadar yaptıkları açıklamalara bakılırsa onlar tazminattan ziyade İsrail’in uluslar arası platformlarda cezalandırılmasını istiyordu. Ayrıca tazminat olacaksa bile bu rakamın çok yetersiz olduğu da yüzlerce defa ifade edildi.
Bugün itibarıyla anlatılan ve açıklananlara bakılırsa bu anlaşmadan Türkiye ve Filistin’in değil İsrail’in kârlı çıktığı akla geliyor. Hele İsrail yöneticileri aleyhinde devam eden mahkemeler sona erdirilirse bu anlaşmayı millete anlatmak kolay olmaz. Gerçi mahkeme kararlarının uluslar arası kuruluşlara gönderilmediğini unutmuş değiliz.