Millet olarak umumî hatalarımızdan biri de idarecilerin yaptığı yanlışlara ‘bu yanlıştır’ dememek.
Oysa yapılan yanlışlara ‘bu yanlıştır’ demek en başta o yanlışı yapanlara iyiliktir. Eğer insaflı ise hatasını görür ve bundan vazgeçer.
Eskiden beri zamlarda şikâyet edilir ve ederiz. Tabiî ki her türlü zam, bir neticedir. Umumî anlamda ekonomi iyi işlese, imkânlar israf edilmese mal ve hizmetlere yeni zamlar gelir mi? Gelse bile bu kadar can yakıcı olur mu? Yapılan zamlar sebebiyle üreticiyi suçlamak işin kolay yolu. En çok da fırıncılar ‘ekmeğe zam yapmakla’ suçlanır. Elbette zam yapılmasın, fakat una, tuza, suya, gaza velhasıl her şeye zam geldikten sonra ‘ekmeğe zam gelmesin, soğana zam gelmesin’ demek çare olur mu? Meselâ, akaryakıta, doğalgaza, elektriğe zam gelip de taksi ya da otobüs ücretlerine zam gelmemesi mümkün mü? Devlet, kendisine düşen iyi idare ve tasarrufu yapmayıp; elektriğe, akaryakıta, doğalgaza zam yaptıktan sonra ‘Kiralar niçin pahalandı? Soğan fiyatlarında tuzak var. Dış güçler bize engel oluyor” diyebilir mi?
Türkiye’de umumî olarak fiyatların artmaması istenmiyorsa temel giderler arasında yer alan enerji ve yakıt fiyatlarının artmaması lâzım. Bu da büyük ölçüde dış piyasaya, petrol fiyatına, dövize bağlı olduğuna göre kimse kimseyi kandırmasın. Kalıcı tedbir olan tasarruf ve yerli üretimin artmadıktan sonra fiyatların yerinde sayması ya da düşmesi mümkün olamaz.
En nihayet fiyatların artmasından dolaylı olarak Türkiye’yi idare edenler sorumludur. Eğer haksız yere fiyat arttıran varsa bunun hesabını da yine idareciler sormalıdır. Vatandaşın bu husustaki muhatabı idarecilerdir. İdareciler haksız zam yapanlara engel oluyorsa meseleye yok. Seyirci kalıyorsa onlar da hal ve gidişten sorumlu olur.
Son günlerde elektrik ve doğalgaza yapılan zamlar haklı olarak tepki topluyor. En çok da faturalarda yer alan ‘ek gider’lere tepki var. Türkiye’yi idare edenler de bu yanlışı savunamıyor, ama kabahatleri de üzerlerine almıyorlar. Geçen gün eski bir AKP milletvekili, sanki bu tablodan mensup olduğu siyasî partinin hiç sorumluluğu yokmuş gibi, “Nasıl olur bu rakamlar faturalarda yer alır? Siz nasıl olur da ‘dağıtım bedeli’ alırsınız? Nasıl olur da ‘okuma bedeli’ alırsınız” diye güya suret-i haktan görünen açıklamalar yapmıştı. Elektrik ve gaz dağıtım işi özelleştirilirken bunun böyle olacağı belli değil miydi? Kim yaptı bu anlaşmaları? İktidar partisine mensup eski bir vekilin bunlardan haberi yokmuş gibi açıklama yapması milletle alay etmek anlamına gelmez mi? Madem faturalarda bu haksız kazançlar var, engel olmak iktidarın işi değil mi?
Benzer şekilde bir gazete haberinde şu bilgi yer almış: “Bir serum 800 lira. Özel hastanelerin bir bölümü vatandaşa ‘hizmet’ adı altında uçuk faturalar kesiyor. Doktorda grip tedavisinde yaygın kullanılan bir serumu reçetelendiren muhabirimiz İstanbul’un 3 ilçesinde 6 özel hastane ve polikliniğe başvurdu. Sonuç şaşırtıcıydı. ‘SGK anlaşmamız yok’ diyen hastane eczanede 12 lira olan serumu takmak için 800 lira istedi.” (Yeni Şafak, 13 Ocak 2019)
Haberin tamamı okunduğunda bu haksızlığın sorumlusunun kim olduğu anlaşılmıyor. Hastaneler böyle bir yanlışlık yapıyorsa dolaylı olarak Türkiye’yi idare eden siyasetçiler sorumlu değil mi? Yanlışlara itiraz edelim, ama bunun için adres de belli olsun. Yoksa, bu husustaki samimiyet sorgulanır...