Bir savaşın kaybedeni belli ise, dolaylı olak kazananı da bellidir. Ortadoğu’da savaşlar sona ersin diye umar ve beklerken, savaş alevleri daha da yayıldı. Suudi Arabistan, güneydeki komşusu Yemen’e müdahale ederek alevlerin bütün bir bölgeye yayılmasının yolunu açmış oldu.

Son sözü başta söyleyelim: Bu savaşın kaybedeni İslâm dünyası, kazananı ise “uluslar arası ifsat şebekeleri”dir. Ortadoğu’nun en fakir ülkesi olan Yemen, son yıllarda iç kavga ve kargaşalara sahne olmuş durumda. Kavganın temelinde mezhep farklılıkları var. İran reddetmiş olsa da Suudi Arabistan, Yemen’deki Şiilerin İran tarafından desteklendiğini iddia ediyor. Neticede kim desteklerse desteklesin, Şiî Husiler, Yemen’de idareyi büyük ölçüde kontrolleri altına almış.

25 milyon insanın yaşadığı Yemen, en başta fakirlikle savaşıyor. Tabiî ki fakirlikle savaş kolay değil. Ülkede adaletli bir idare olmadığı zaman fakirliği yenmek de mümkün değil. Nüfusun yüzde 70’i Sünni Müslüman, yüzde 25’i ise Şiî, kalanı da diğer dinlere mensup. Türkiye’den yüzölçümü olarak daha küçük olan (527.970 km2) ülke, uzun yıllar ‘tek adam’ tarafından idare edilmiş. Problemler birikmiş ve neticede bugünkü tablo ortaya çıktı. Yemen’deki nüfusun neredeyse yarısı yeterli gıdaya ulaşamaz durumda. Komşusu Suudi Arabistan’ın zenginlik içinde yüzmesi “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Hadis-i Şerifini akla getirmez mi? Her ne kadar sınır komşumuz değilse de, Yemen’deki problem Türkiye’yi de İslâm dünyasını da yakından ilgilendirir ve ilgilendirmelidir. Keşke hadiseler bu noktaya gelmeden gerekli tedbir ve çareler alınsaydı...

Hadiseye prensipler penceresinden bakılınca, bugünkü kavgada kimin haklı, kimin haksız olduğu önemini kaybeder. Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahalesi de böyle değerlendirilmelidir. Acaba Suudi Arabistan’ı bu ateşe kim sürükledi? Suudi Arabistan’ın tek başına hareret ettiği düşünülebilir mi? Bu harekette Suudi Arabistan’ı destekleyenler; bu müdahale ile İran’ın bölgeye yayılmasını durduracaklaklarını ilân ediyorlar. Ancak bölgeyi yakından takip eden uzmanlar bu noktada endişeli. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) Başkanı Zekeriye Kurşun twetlerinde şu yorumu yapmış: “Yemen’e yapılan askerî harekâtın İran’ı durduracağı zannı yanlıştır. Pazarlıklarda Suriye  karşılığında Yemen verilmiş olmasın! Bugüne kadar İran’a karşı duranların samimiyeti çok test edildi. Hepsi boş çıktı. En az 50 yıllık yeni bir kaos yaratılarak İran kazandırıldı.” 

Kaybedenin İslâm dünyası olduğu bir savaşın, kim tarafından başlattığının bir önemi kalır mı? Görünüşte kazanmış olsalar da, Suudi Arabistan da, Yemen de, diğer İslâm ülkeleri de bu savaştan kaybederek çıkacak. Kıtalar ötesinden savaşı destekleyenlerin bir kaybı olacak mı? O halde, imkânı olan bu savaşa ateş değil, su taşır. İslâm coğrafyasında savaşın, kavganın ve kargaşanın devam etmesi İslâm dünyasının aleyhindedir. Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye örneklerinde bunu görmedik mi?

İslâm dünyasının önde gelen ülkeleri ve kurumları hiç vakit kaybetmeden bu ihtilâfı sona erdirmek için devreye girmeli. “Böyle bir imkân yok” deniliyorsa, çok sayıda ocağın söneceği ve son tahlilde İslâm dünyasının kaybedeceği bir kavga ve kargaşa dönemine girdik demektir. 

Temennimiz ve duâmız, savaş alevinin daha fazla yayılmadan sönmesi, söndürülmesidir...