"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Keşke terörü yazmak durumunda kalmasak

Faruk ÇAKIR
26 Mayıs 2016, Perşembe
Türkiye’de herkes, el birliğiyle akan kanı durdurmak mecburiyetindedir. Kan akmaya ve canlar yanmaya devam ettiği müddetçe huzur ve sükûna kavuşmak mümkün olur mu?

Komünist terör örgütü PKK her gün kan akıtmaya devam ediyor. Maalesef, şehit haberleri gazetelerde yer bile bulamıyor. Keşke hiç şehit verilmese, terör sona erse ve şehitler gelmese; dolayısıyla şehit haberleri de okumak mecburiyetinde kalmasak. Ancak şimdiki durum farklı: Teröristler can yakıyor, askerlerimiz şehit düşüyor, ama bunlar neredeyse haber bile olmuyor. Sanki terör hadiseleri normalmiş, sanki her gün asker ya da polislerin şehit düşmesi ‘olsa da olur’ gibi bir durum var. Bu vurdumduymazlığa, bu alışmışlığa, bu yanlışı normal görme tavrına itiraz etmek durumundayız.

Elbette terör haberlerinin duyurulmasında çok dikkatli olmak gerekir. Ne terörün reklâmı yapılsın, ne de teröristlerin akıttığı kan görmezden gelinsin. Bıçak sırtı bir durum...

Peki ne olmalı, nasıl olmalı? “Akıl akıldan üstündür” kaidesince, bu mesele masaya yatırılmalı ve doğru olan yol tesbit edilmeli. Bunun ilk şartı da bu meselenin ‘dert’ olarak görülmesidir. Her gün şehit haberlerinin geldiği bir ülkede acaba birinci gündem maddesi ‘terörle mücadele, akan kanın durdurulması’ olması gerekmez mi? Türkiye neyi tartışıyor? Terör meselesi birinci gündem maddesi olarak idarecilerin ve bürokratların ‘defter’inde yer alıyor mu? Alması gerekmez mi?

Her defasında ifade etmeye çalıştığımız gibi bir defa daha hatırlatalım: Bu mesele çok önemli, çok zor, çok sıkıntılı bir meseledir. “O yapamadı, ben yaparım” diyerek büyük konuşmak da kolay değil. 

Şu noktada anlaşmak ve uzlaşmak lâzım: Türkiye, yeni yaralar açmadan bu meseleyi halletmeli, terörü sona erdirmelidir. Bir sene değil, belki 10 sene, belki 30 sene sonrası düşünülmeli ve öyle planlar yapılmalı. Yoksa öldürülen terörist sayısı ile övünülerek terörü sona erdirmek mümkün değil. Öyle olmuş olsaydı, şimdiye kadar terörün kökü kazınmış olması icâb ederdi. Tek tek teröristlerle değil, onları yetiştiren zeminlerle, anlayışlarla, fikirlerle mücadele etmek lâzım. Zor, ama kalıcı yol budur.

“Birinci gündemimiz başkanlık sistemidir” diyenler acaba bu hususta ne düşünür? Böyle bir düşünce, Türkiye gerçeklerine uygun mudur? “Başkanlık sistemi” gelmiş olsa terör kendiliğinden sona mı erecektir? Değilse, terör meselesini halletmeden başka ‘birinci gündem maddeleri’ ilân etmek hakka ve hakikate uygun düşer mi?

Türkiye bu tabloya, bu tavra, bu yaklaşıma alışmamalı. Biriken bu ‘âh’lar arşa yükselir ve başka gündem maddelerinin peşine düşenlerin yakasına yapışabilir. Elbette hayat devam edecek, ama öncelik terörün sona erdirilmesi için yapılan çalışmalarda olmalı. 

Tahmin ediyoruz ki, başkanlık hedefine ulaşılmış olsa bile yeni hedefler ortaya konulacak ve “Hel min mezîd/ Daha yok mu?” denilecek. Hâl ve gidiş bunu hatırlatıyor. 

Yanlışa yanlış diyelim ve terörü sona erdirme çalışmalarının Türkiye’nin ilk ve kalıcı gündem maddesi olması için fiilî ve kavlî duâlar edelim. Âmin.

Okunma Sayısı: 1456
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı