Afedersiniz, ama “İnsan ürkmesi hayvan ürkmesine benzemez” sözü yabana atılacak bir söz değil. Türkiye’nin hal ve gidişine bakıldığında insanların çoğunluğunun bir şekilde ürkütüldüğü, korkutulduğu ve sindirildiğini görmek mümkün. Yapılan yüzde yüz yanlış işler karşısında “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” tavrı sergilenmesi başka nasıl izah edilebilir?
Öncelikle böyle bir tavır sergilenip sergilenmediği konusunda her halde ihtilâf yoktur. Gerek ekonomik ve gerek siyasî pek çok yanlış iş yapıldığı halde, işin ehli olan insanların susması, başını öte yana çevirmesi ve itiraz etmemesi korkunun tezahürü değil midir?
Geçen yıllarda iktidar partisinde önemli görevler almış ve şimdi muhalefette olan bir milletvekili, eski mesai arkadaşlarından bah- sederken, “Bir araya geldiğimizde çoğu hal ve gidişin iyi olmadığını söylüyor. ‘Haydi, bunlara itiraz edelim’ dediğimizde ise ‘Mümkün değil, bizi hemen ‘vatan haini ilân ederler’ cevabı alıyor. Milletvekilleri bile ürkütülmüşse vatandaşa ne diyelim?” demişti.
Bu tesbit ve serzeniş haksız mı? Bir dönem iktidar partisinde bakanlık ve hatta başbakanlık yapanlara, şimdiki eleştirileri üzerinde o cenahtan en ağır ithamlar yapılmıyor mu? Bu hal ve gidiş, vatandaşın da ürkmesine sebep olmaz mı?
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da bir konuşmasında bilmana ‘korku’dan bahsetmiş ve şöyle demiş: “Türkiye ne çektiyse, hep korkularına esir olmaktan, yanındaki arkadaşını öteki diye görmekten çekti.” (AA, 30 Eylül 2020)
Hisarcıklıoğlu, Mütevelli Heyet Başkanlığı görevini de yürüttüğü TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin (ETÜ) 2020-2021 Akademik Yılı açılışına video konferans yoluyla katılarak “Girişimcilik ve Liderlik” dersi vermiş. Konuşmasında ‘beyin göçü’ne de dikkat çeken Hisarcıklıoğlu şöyle devam etmiş:
“Sizlerde müthiş bir teknoloji hâkimiyeti var. Sizin nesliniz 18 yaşında milyarlar kazanan insanlarla dolu. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg 88 milyar dolar servetiyle dünyanın en zengin üçüncü insanı. Sizi iyi yetiştirebilirsek ülkemin zenginliği için hayırlı bir iş yapmış oluruz. En önemlisi de dilinden, dininden, kimliğinden, görüşünden, etnik kökeninden dolayı kimseyi dışlamayın. Türkiye ne çektiyse, hep korkularına esir olmaktan, yanındaki arkadaşını öteki diye görmekten çekti. (Yurt dışına) Gidip öğrenmenizde sıkıntı yok. Gidin, ama geri dönün.”
Korku meselesinin iş dünyasının gündeminde yer alması hayra alâmettir. Ayrıca ‘beyin göçü’ne karşı “Gidin, ama geri dönün” tavsiyesi de isabetli. Ancak korkutulan, ürkütülen ve sindirilen bir gençlik; bir şekilde yurt dışına gittikten sonra döner mi?
Ne edip edelim ve korku duvarlarını ortadan kaldırıp ülkemizi hür, âdil ve cazip bir ülke haline getirelim vesselâm...