Suriye meselesinin nasıl bir çözüme kavuşacağı henüz netleşmedi. Konu ile alâkalı olarak uluslar arası toplantılar yapılsa da krizden beslenen silâh tüccarları doymamış olacak ki savaşın devamı için ellerinden gelenleri yapıyorlar.
Mesele Suriye olunca üzerinde en çok tartışılan konulardan biri de bu savaşın niçin ve nasıl çıktığı oluyor. Umumî kanaat, en başta iç savaşın önlenebileceği yönünde. Belki işlerin bu noktaya geleceğini dünya kamuoyu tahmin edemezdi, ancak silâh tüccarları ve krizlerden beslenenler muhtemeldir ki bu günleri biliyordu ve ona göre adım attılar. Bir ay, bir yıl derken 5 yıl geride kaldı ve Suriye baştan sonra yıkıldı, harabeye döndü. Ortaya çıkan tablo kimi memnun etti? Suriyeli idareciler ya da dünya liderleri doğrudan ya da dolaylı olarak sebep oldukları yıkımdan memnun olmuş mudur?
Bu yıkımın bir yapım safhası olacak. Düne kadar bu coğrafyaya silâh satarak yıkımından kâr elde edenler ülkenin imarından da yine pay kapmaya çalışacaklar.
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier da dünya liderlerinin Suriye politikasını kökten eleştirmiş ve can alıcı bir tesbitte bulunmuş. Steinmeier, krizin başlamasından sonra zamanın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından yapılan çözüm önerilerinin birçok aktör tarafından ‘’Esad’ın yakın zamanda sonunun getirilmesini öngören’’ teklifler olmadığı için geri çevrildiğini söylemiş ve “Biraz daha gerçekçi olunsaydı iki taraf için de krizin henüz başında çözülmesinin mümkün olduğunu” hatırlatmış. Uluslar arası toplumun tutumunu da eleştiren Stainmeier, “Esad yanlısı değildim, ama yine de genç devlet başkanına Batıyla işbirliğine doğru yol gösterilmesi gerektiğini düşünüyordum. Suriye’nin ‘hayali bir şeytan ekseninin’ parçası haline getirildiğini’’ de söylemiş. (www.dw.com, erişim: 28 Ocak 2017)
“Suriye krizi en başında çözülebilirdi” kanaatinde olanların büyük bir ekseriyet oluşturduğu her halde söylenebilir. Buna rağmen mümkün olan çözümün ertelenmesi ve savaşın ateşlenmesi acaba kimlerin işine yaradı?
Maalesef Türkiye’yi idare edenler de bu hususta iyi bir imtihan ortaya koyamadı. Bunun değişik sebepleri olabilir, ama neticede hem Suriye, hem Türkiye, hem de dolaylı olarak Ortadoğu ve İslâm coğrafyası kaybetti. Savaşın, hele hele ‘iç savaş’ın yaralarını sarmak kolay değil. Suriye’de meydana gelen yıkım sadece şehirlerin ve binaların yıkılmasıyla sınırlı değil ki. Öyle olsa tamir çok daha kolay olurdu. Binalar yapılır, şehirler imar edilir; ama insanlar arasındaki kardeşlik ve birlik yeniden nasıl temin edilecek?
23 ve 24 Ocak 2017 tarihleri arasında Kazakistan’ın başşehri Astana’da yapılan Suriye ile ilgili görüşmelerden müşahhas bir netice çıkmadı. Benzer görüşmelerin devam etmesi ve Suriye’deki krize, savaşa, kavga ve kargaşaya makul bir çare bulunması Suriye’de yaşayanlar kadar komşu ülkeler için de gereklidir.
Suriye meselesi hem bize hem de dünya ülkelerine ders olsun ve muhtemel krizler daha fazla büyümeden söndürülsün. Alevler binayı baştan sona sarınca yangını söndürmek çok daha zor ve pahalıya mal oluyor.
Her zaman ve her yerde krizlerden beslenenlerin ekmeğine yağ sürmeyelim, vesselâm.