"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

On adım sonrası

Faruk ÇAKIR
07 Eylül 2016, Çarşamba
Sıkıntılı ve zor bir dönemden geçtiğimizi herkes kabul ediyor, ama bu dönemde atılacak adımların da hak, hukuk ve adalet çerçevesinde olması gerektiğinin hatırlatılması bazılarının işine gelmiyor.

Onlara göre bu dönem OHAL dönemi ve bazı ihmallerin, hukuksuzlukların ve adaletsizliklerin olması normal karşılanmalı.

Oysa bilinmelidir ki “Cenâb-ı Hakk’ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir.” (Mektubat, On Beşinci Mektub, s. 57)

OHAL döneminde çıkartılan Kanun Hükmündeki Kararname’lerin hukukî bakımdan sıkıntılı olduğunu uzmanlar ifade ediyor. Tabiî ki bu sıkıntılar, KHK’ların muhtevalarıyla ilgilidir. Yoksa OHAL’de, KHK da temelde anayasada yer alan bir konudur.

Hadisenin hukukî yönünü uzmanlar dile getirip Türkiye’yi idare edenleri ikaz etmeye çalışıyorlar. Ancak bakıldığında bu ikazların pek de dikkate alındığı söylenemez. Şimdilik “Biz yaptık, oldu” prensibi ile hareket ediliyor. 

Peki, OHAL uygulaması netice itibarıyla arızî, geçici bir uygulama olduğuna göre normal hale geçildiğinde OHAL’in bir muhasebesi yapılmayacak mı? OHAL’den ‘normal hal’e geçiş velev ki bir yıl ya da iki yol sonra olsun. 

Hatırlamak lâzım ki 1980 darbesinden sonra da sıkıyönetim ve uzun süre devam eden OHAL uygulamaları oldu. Ama nihayetinde o uygulamalar geride kaldı ve Türkiye normal hale geçti. Sonrasında da sıkıyönetim ya da OHAL döneminde alınan pek çok karar bir şekilde hukuk önüne götürüldü ve düzeltmeler yapıldı. Bugünden yarına bakıldığında Türkiye’nin yeniden bir tashih ve düzeltme dönemine gireceğini söylemek her halde yanlış olmaz. Bu tashih ve düzeltme döneminin kaç ay ya da kaç yıl sonra olacağını ve ne kadar süreceğini bilmek zor olsa da, böyle bir dönemin olacağına muhakkak gözüyle bakmak mümkün.

Yakın sayılabilecek 28 Şubat (1997) sürecinden sonra bile bir tashih ve hataları düzeltme dönemi yaşanmadı mı? O halde önümüzdeki yıllarda düzeltilmesi muhtemel ve mümkün olan yanlış kararları almanın bir manası olabilir mi?

“Atılan her adım hak, hukuk ve adalet sınırları içerisinde olsun. İdare şeffaflığa dikkat etsin. Yarın geri adım atılacak işler bugün yapılmasın. Bir adım sonrasını değil, bin adım sonrası hesaplanarak iş yapılsın” demek niçin insanları, idarecileri gücendirsin?

Hak ve hukuka riayet edilerek yapılan işlerin sonu her zaman için isabetli olur. İşin başında yanlış yapılırsa sonrasında düzeltmek daha zahmetli ve maliyetlidir. Türkiye’nin deneme yanılma metoduyla yol alma gibi bir lüksü olamaz.

Geçmişte pek çok sıkıntı atlatıldığına göre bugünün sıkıntıları da inşallah geride kalır. Az tahrip, az mağduriyet ve az hata ile geride kalırsa daha iyi olmaz mı? İyi niyetle, hata yapanları ikaz ederek bunun için gayret sarf edelim.

Okunma Sayısı: 4412
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mustafa

    7.9.2016 03:59:04

    Yüreğinize,dilinize,kaleminize sağlık.gerçek mümin her yerde ve her zaman mümindir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı