Ekseriyetin kabul ettiği üzere ekonomik, siyasî ve sosyal sıkıntılarla karşı karşıyayız. Şartlara uygun hareket edilirse bu sıkıntıların aşılması mümkündür.
Bunu yapmayıp kendimizi yanıltmaya devam edersek sıkıntılar da devam edip gider.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, “10. İstanbul Finans Zirvesi”nde yaptığı konuşmada sıkıntıları aşma yolu olarak reform, istikrar ve hürriyetlere işaret etmiş. Yaşanan krizlerin zayıflıklarımızı görmeye vesilesi olduğuna işaret eden TÜSİAD Başkanı Kaslowski şöyle demiş: “Başarılı bir ekonominin göstergesinin yalnızca yüksek büyüme olmadığı, büyümenin sürdürülebilirliğinin ve sağlıklı bir şekilde finanse edilmesinin de aynı derecede önemli olduğu konusunda artık sanırım hepimiz hem fikiriz. (...) Türk lirası önemli ölçüde değer kaybetti. Özkaynak yerine sürekli krediyle büyüyen, kur riskini iyi yönetemeyen şirketler için zorluklar başladı. Bugün geldiğimiz noktada hikâyeyi nereden ele alırsanız alın, finans dünyasının, reel sektörün ve politika yapıcıların çıkarmaları gereken dersler var.” (AA, 9 Ekim 2019)
Bu dönemde şeffaflaşmayı arttırarak ve hukuk sistemindeki eksikleri onararak açılan fırsat penceresinden geçilmesi gerektiğine dikkat çeken Kaslowski, “(Dünyadan) Hak ettiğimiz ölçüde yatırım çekemiyoruz. Devalüasyonun maliyetler üstündeki etkisine ve verilen cazip teşviklere rağmen bunu görüyoruz. Dünyada bugün çok ciddî bir parasal genişleme dalgası daha var. Almanya, Fransa, Hollanda gibi Avrupa’nın merkez ülkelerinde eksi faizler görünüyor. Kayda değer bir süre daha bu durum devam edecek” şeklinde konuşmuş.
Ülkemizde tartışılan konulardan biri de ‘kurum’ların bağımsız olup olmadığı meselesidir. Tabiî ki yargının bağımsızlığına şüphe duyulan bir yerde diğer kurumların bağımsız olma ihtimali daha da azalır. Bütün bunlar dolaylı olarak ekonomik krizleri tetikleyen unsurlar, ama yöneticiler çoğunlukla meseleye bu gözle bakmak istemez. TÜSİAD Başkanı Kaslowski’nin bu husustaki yorumu da şöyle: “Kurumların bağımsızlıkları üzerine düşebilecek en ufak bir şüphe tüm finans sistemimizi derinden yaralamaktadır. Bugün Türkiye’nin risk primi niye bu kadar yüksek diye baktığımızda maalesef öne çıkan faktörlerden birinin kurumlarımızla ilgili genel kanaat olduğu görülmektedir.”
Tüketimi ve yatırımları canlandırmak için öncelikle güven tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan Kaslowski, “(Yeni Ekonomi Programı) YEP’in etkili uygulanması, toplumun benimsediği bir yapısal reform programının açıklanması, kurumların güçlenmesi, yargı reformunun hayata geçmesi, AB üyelik hedefi doğrultusunda ilerleme, özgürlük alanlarının genişletilmesi yönünde atılan adımlar güveni tesis edecek, böylelikle ekonomi canlanacak, dolarizasyon azalacak ve büyüme normal seviyesine gelecektir.”
Yapısal reform yapılması, kurumların güçlenmesi, yargı reformunun hayata geçmesi, AB üyelik hedefi doğrultusunda ilerleme, özgürlük alanlarının genişletilmesi sağlanabilirse elbette krizler aşılır. Ancak bu vaadler şimdiye kadar kâğıt üstünde kaldığı için krizler de aşılamadı, arzu edilen ekonomik ve sosyal seviyeye de ulaşılamadı. Bundan sonra olur mu? Olmasını talep ediyor ve istiyoruz.