Dünya idarecileri koronavirüs salgınını hafife almakla en başta yanlış yapmış oldu. Bu salgının Çin ve çevresi ile sınırlı kalacağı tahmin edildi ve tedbir almakta geç kalındı.

Elbette bu durum sadece dünya liderlerinin meselesi değil. Uzmanlar da bu salgına en baştan isabetli teşhis koymakta geciktiler. Neticede çok bilinmeyenli bir salgın ile karşı karşıya olduğumuz anlaşıldı. 

Salgına karşı her ülkenin farklı tedbirler alması da ayrı bir problem olarak görülebilir. Değişen şartlar sebebiyle dünya artık bir köy haline gelmiş durumda. Dolayısıyla bir ülke en iyi tedbirleri almış olsa bile, komşu ülkeler bu tedbirleri almadıktan sonra virüs salgınının sona ermesi kolay değil. Hadisenin bir de ekonomik yansımaları var elbette. Sistemi tamamen durdurmak, fabrikaları tatil etmek, eğitimi ertelemek ne kadar sürdürülebilir ki? Bazı ülkeler ekonomik durumlarına güvenerek fabrikaları çalıştırmasa bile, bazı ülkeler bunu yapmakta zorlanır ve zorlanıyor. Dolayısıyla bu salgının bir süre daha dünyayı meşgul edeceği anlaşılıyor.

Resmî açıklamalara bakılırsa ülkemiz virüs salgınına karşı başarılı bir çalışma ortaya koydu. Ancak ilk günden beri bitmeyen bir tartışma var. Bazıları açıklanan rakamlara itibar etmezken, bazıları da başka itiraz noktaları ortaya koyuyor. Virüs salgınının ülkemizde görüldüğünün açıklanmasından sonra bu salgının içinde bulunduğumuz aylarda sona erebileceği tahmin edilmişti. Resmî açıklamalar da bu yönde oldu. Fakat anlaşıldı ki salgınla mücadele uzun bir süre daha kararlılıkla devam etmek durumunda. Son rakamlar umut verici olmadığı gibi, ‘ikinci dalga’ ihtimalini de gündeme getiriyor. Nitekim Sağlık Bakanlığı sosyal medya vasıtasıyla yaptığı açıklamada ciddî ikaz ve uyarılar yapıyor ve insanları daha dikkatli olmaya dâvet ediyor. Demek ki ilk tahminlerde isabet kaydedilememiş.

Esasında sağlık gibi konuların kavgaya benzer şekilde tartışılmasının bir faydası yok. Aklı başında hiç kimse hastalığın yayılmasını istemez ve isteyemez. O halde bu noktada yapılan her türlü açıklamayı dinlemek ve ortaya çıkan neticeye göre hareket etmek gerekir. Tıp uzmanlarını siyasî fikirlerine göre tasnif edip, “Bu iyi konuştu, o fena konuştu” diyerek etiketlemek uygun olmaz.

Bu salgına karşı dünya ile birlikte hareket etmek ve en uygun tedbirleri almak icap eder. İdarecilerin fikirlerine müracaat ettiği ilim adamları sayısını da mutlak surette arttırmak gerekir. “Akıl akıldan üstündür” tesbiti gereği ne kadar çok kişiden bilgi alınırsa o kadar doğru kararlar verilebilir. Salgına karşı verilen mücadele için çok geniş katılımlı, hür zeminlerin olduğu toplantıların sayısını arttırmak icap eder. Herkes konuşsun, karşılıklı fikirler bir potada eritilsin ve ortaya çıkan ‘mümkün olan en doğru karar’  uygulansın. 

Başlangıçta hafta sonu sokağa çıkma yasakları, kişilerin yaş durumuna göre değerlendirmeler ve benzeri tedbirler alındı. Acaba bu tedbirler salgının yayılmasını ne kadar engelleyebildi? En isabetli tedbir hangisidir? 

Bu ve benzeri soruların çok geniş katılımlı toplantılarda karşılıklı olarak tartışılması ve bir neticeye varılması gerekir. Bunu yapmayıp “En iyi tedbirleri biz biliriz” tavrı ülkeye sadece zaman kaybettirir.

Virüs salgınına karşı duâyı da eksik etmeyelim: 

Ya Rab! Her türlü salgın hastalıklardan hepimizi koru. Amin.