Kim söylemiş olursa olsun her fırsatta tekrarlanan isabetli bir tesbit var: Milleti yaşat ki devlet yaşasın!
Bu tesbiti Türkiye’yi idare edenler de, idare edilenler de çok sık tekrar eder, ederiz. Fakat bu güzel tesbitin hayata geçirildiğini, uygulandığını söylemek mümkün değil.
Söz ve tercih hakkının millette olduğunu ortaya koyan bu anlayışa her zamankinden daha fazla muhtacız. Zaten milletin tercihlerini dikkate almayan bir idare anlayışının muvaffak olması eşyanın tabiatına aykırıdır. “Millet ne bilir? Onlar sadece vergi versin, başka şeylere karışmasın” tavrı hem milleti küstürür hem de devletin işleyişini tıkar.
Basit ifadesiyle milleti ‘adam’ yerine koyan bir anlayış lâzım. Singapur’u idare edenlerin ortaya koyduğu bir tavır, Türkiye’yi idare edenler için güzel bir örnek sayılabilir. Gazetelerde yer alan bir habere göre bütçe gelirleri fazla veren Singapur, 21 yaş ve üstü vatandaşlarına 100 ila 300 dolar prim ödeme kararı almış. (www.ntv.com.tr, 20 Şubat 2018)
Haberde şu bilgiler de var: Singapur hükümeti, geçen yılki bütçesinin 9,6 milyar dolar fazla vermesi üzerine 21 yaş ve üstü vatandaşlarına prim ödeme kararı aldı. Buna göre, yıllık geliri 28 bin dolar olanlar 300, 28 bin ila 100 bin dolar olanlar 200, 100 bin dolardan fazla yıllık geliri olanlar ise 100 dolar prim alacak. Birden fazla gayrimenkule sahip olanlara ise gelir durumuna bakılmaksızın 100 dolar prim ödenecek. Primlerin yıl sonunda ödeneceği ve devlete 700 milyon dolara mal olacağı belirtildi. Singapur Maliye Bakanı Heng Swee Keat, bütçenin fazla vermesi dolayısıyla prim ödeme kararı aldıklarını belirterek ‘Bu, hükümetimizin ‘Singapur’un gelişiminin meyvelerini Singapurlularla paylaşacağız’ taahhüdünü yerine getirdiğinin bir göstergesi” demiş. Singapur, 2011’de de vatandaşlarına 100 ila 800 dolar prim ödemişti.
“Singapur’un bütçesi fazla vermiş. Orada devlet zengin. Türkiye’de ise devlet zengin değil, bütçemiz açık veriyor. Millet olarak borçluyuz. Singapur bu yönüyle bize örnek olmaz” diyenler çıkabilir. Ancak burada mesele devletin zengin ya da fakir olmasıyla ilgili değil. Ülkemiz, Singapur kadar zengin olmuş olsa acaba idarecilerimiz “Bu zenginliği millete pay edelim” diye düşünür mü? Hal ve gidişe bakılırsa böyle bir düşünce ile hareket etmeyeceklerini söyleyebiliriz. Çün- kü mevcut olan zenginliği adil bir şekilde paylaşabilmiş değiliz.
Gelir dağılımının bozuk olması bu adaletsizliği gösteren en önemli delil değil mi? Hem devleti idare edenlerin israf içinde yüzmesi, ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyerek israf, tasarruf ve itibar tabirlerini dahi yanlış anlaması nasıl izah edilecek?
Türkiye’yi idare edenlerin israf içinde yüzdüğünü görünce ellerine daha fazla imkân geçse bu israfı arttıracakları akla geliyor. Kaderin bir cilvesi olarak zengin olamayışımızın bir sebebi de bu alabilir mi? Dünyanın en pahalı benzinini, akaryakıtını kul- lanan bir millet olarak idarecilerimizden bir an önce israfı sona erdirecek adımların atılmasını bekliyoruz. Bunu beklemek de en tabiî hakkımız değil mi?
Türkiye’nin imkânları israf edilmeden ve yerli yerinde kullanılsa inanın bizim bütçemiz de zaman içinde fazla vermeye başlar. O zaman da artan parayı millete dağıtmalarını beklemiyoruz, ama hiç değilse yeni borçlar, yeni ‘fil’ler alınıp millete yeni yükler getirilmez.
Fiilen “Milleti yaşat ki devlet yaşasın” diyen Singapur’un idarecilerimize örnek olmasını temenni ederiz.