"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yalan gemisi karaya oturur...

Faruk ÇAKIR
22 Şubat 2015, Pazar
Doğru ile yalanın, iyi ile kötünün iç içe girdiği bir dönemdeyiz. Bu döneme kısaca, “Ahir zaman/ Kıyametin kopmasının yakın olduğu an” deniliyor. Maalesef, ‘yalan’ın bu kadar itibar gördüğü dönemler az yaşanmıştır...

Kişi ve kurumlardan bağımsız olarak en baştan ifade edilim ki, yalanla iş görenlerin uzun dönemde muvaffak olması mümkün değildir. Yalan gemisi mutlaka karaya oturur. Yakın ya da uzak tarih buna şahittir. Aldatmayla iş başına gelip, yalan ile iş görenlerin kralları bile en nihayet mağlup olmadı mı? O halde, yalanla arasında uçurumlar bırakması gereken kişi ve kuruluşların yalanla, dolanla bu kadar içi içe olmasının haklı bir izahı olabilir mi?

Türkiye, birbirinden çetin dönemleri geride bıraktı. En son, ibretlerle dolu 28 Şubat 1997 süreci yaşandı ve bu dönem büyük tahriplere sebep oldu. 28 Şubat sürecinde en fazla sıkıntı çekenler mütedeyyin insanlar oldu. O dönemdeki medya, ekseriyetle kötü bir imtihan verdi. Yalan ve iftira dolu haberler günlerce, aylarca manşetlerde yer aldı.

O günkü yalanların çok misalleri var, birini misal olsun diye hatırlatalım: Devletin resmi ajansının muhabirleri, ‘çarşaf’ giydirdikleri insanları Uludağ’da kayak yaptırmış ve sonra da “Araplar/ mürteciler/ gericiler Uludağ’da” anlamına gelecek haberlere imza atmıştı. Bunun gibi, su katılmamış yalanlar gündemi uzun süre meşgul etti. Ve 28 Şubat’a imza atanlar bu haberleri ‘delil’ olarak kabul etmişti.

Yalan haberlere imza atılması noktasında benzer bir dönem yaşıyoruz. Bu noktada dikkat çekici olan, dünün mağdurlarının bugünkü yalan habercilikte öncü olmuş olmasıdır. 28 Şubat sürecinde yapılan haberler, bazı küçük değişikliklerle aynen tekrarlanıyormuş gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bu kadar suçlama yapılıp, ortaya bir neticenin çıkmamış olması normal midir?

Hem, “Birisinin hatasıyla başkası mes’ul/sorumlu olmaz” temel prensibi (Hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. Zumer Sûresi, 7. ayet) gözümüzün önünde olduğuna göre, ‘biri’nin hatasıyla ‘binler’ nasıl itham edilebilir? Düşünün ki, suçlanan bir kişinin soy ismi aynı diye başka insanlar itham ediliyor... Böyle bir yayın anlayışı insaf ile, iz’an ile açıklanabilir mi? Velev ki o haber, o iddia doğru olsun. Bir başkası nasıl suçlanabilir?

Elbette, çelişkiler ve gariplikler bununla sınırlı değil. 28 Şubat sürecini yaşamış ve haklı olarak bundan rahatsız olmuş bazı gazeteciler, aleme/dünyaya nizamet verirken; yazılarının yayınlandığı gazeteleri görmüyorlar. Kendi sütununda iyilik ve dürüstlük dersi verirken, yandaki iftirayı, yalanı ve birisinin hatasıyla başkanının suçlanmasını görmezden geliyor. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Yoksa, bunlar yazı yazdıkları gazeteleri de mi okumuyorlar?

Hayır, hayır, hayır! 28 Şubat sürecini yaşamış mütedeyyin insanların bu hale düşmesini anlamak mümkün değil. Aynı şey, o günleri yaşayan siyasetçiler için de geçerli. Şu anda ellerinde imkân var diye, başkalarını, muhaliflerini manşetlerle vurmanın peşindeler. Aynı gazetelerin yaptıkları müstehcen yayınları ise görmüyorlar. “Ne alakası var?” diyemeyiz. Yaşanan bunca çirkinliğin altında medyadaki müstehcen yayınların payı yok mu? Onlara çeki düzen verme imkânı olan siyasetçilerin bu meseleleri dert edinmemesi büyük bir hata değil mi?

Bazı haberlere ‘yalan’ demek bile mümkün değil. Yapabileceğimiz en iyi şey, böyle durumlara düşmemek için Allah’a yalvarmak: Ey Rabbimiz! Bizi, tenkid ettiğimiz durumlara düşürme. Amin...

Okunma Sayısı: 2043
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    22.2.2015 18:49:01

    PUT kırdım ibaresi hem üstadımızın sağlığında hemde onlarca ağabeyin hayatta iken bilgileri dahilinde külliyatta yer alıyor.Yıllardır bunu bu şekilde okuyan,bizlere ders yapan ağabey dediğimiz zatlara ne oldu da birden bu PUT ne,niçin ve hangi ilmi delil ile POT oldu.SİYASETE ESİR OLMAK,AKLI VE VİCDANLARIN İĞFAL olması hayretten öteye hazin ve düşündürücüdür.Düşürülmek istenen düşmüyor,hazretler çukura düşmüş çığ gibi gidiyorlar.Rabbim gaflet ve dalaletten uyandırsın.

  • oğuzhan gözüpek

    22.2.2015 15:27:46

    Konu Yalan olunca dayanamadım.'Müslüman yalan söylemez' yalana yanlışa da kılıf icad etmez.Diyanetin Bastığı Risalelerde hata olduğu özellikle malum şahısla ilgili mektuplarda tadilat yapılacağı''tarihinde tahrifini doğuracağı ve fitneye sebep olacağı endişelerinin oluştuğunu gözlüyoruz. Elimde Sinan Matbaası 1959 İstanbul basımlı Emirdağ lahikası var.sf.242 de ''Dehşetli bir put kırdım'' ifadesi yer almaktadır. Yani Sevgili Üstadın sağlığında basılan bir eserden söz ediyoruz.Herhalde Üstadın O dönem talebeleri bu konuda da hassasiyet göstermişlerdir.Bu güne kadar Put olan şey niçin ve hangi sebeple POT olur.Niye bazı ''Risale Site leri'' İllede POT diye tutturur ve niye bazı safdil insanlar bunun müdafaasını yapar anlamak mümkün değil.RUS komutanına Tarziye vermeyen Üstad falana mı verecek.sevgili Üstadın Mizacını bile tahlil etmekten bu kadar Uzak mıyız. yazık.Çok yazık.Şunu duydum,bunu dinledim.Geçiniz.Tarih nakil ile değil BELGE İle konuşur.Bilime sırtını dönmek te neyin nesi?

  • ali vefalı

    22.2.2015 09:42:33

    28 Şubat 1997 darbesiyle, birilerinin önünü açmak ve başa getirmek için ülkedeki her şey dibe vurdurldu. Sanki sonradan getirilenlerde, her türlü iyiliği getirdiler diye müthiş reklamları yapıldı. Yapılan her türlü günaha, yanlışa iyi diye fetva veren yazarlar, sözde ulemalar icad edildi. Ahirzaman alametinin en belirgin özelliğide ortaya çıkmış oldu. Ancak yine de kimsenin anlayamaması ve uyanamaması çok ilginç değilmi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı