"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yanlışı savunmak marifet değil

Faruk ÇAKIR
28 Aralık 2017, Perşembe
Sivil siyasetçilerin ‘normal hal’i değil de ‘olağanüstü hal’i savunması ve ona dört elle sarılması acip ve garip bir davranış değil mi? Hak, hukuk ve demokrasiden bahsedip sonra da bu hakları kısmen dahi olsa askıya alan ‘ohal rejimleri’ savunulabilir mi? Savunulsa bile bunu sivil siyasetçiler yapar mı?

Olağanüstü hal ve hatta sıkıyönetim dahi icap ettiğinde uygulanır ve anayasaya da uygundur, kanunîdir. Fakat bunlara, adı üstünde olduğu üzere zarurî hallerde müracaat edilir ve mümkün olan en kısa zamanda ‘normal hal’e geçilmeye çalışılır. OHAL ve sıkıyönetim uygulamaları uygulayıcılar açısından sevimlidir, ama uzun dönemde herkese zarar verir. Geçmişte ülkeyi sıkıyönetimle idare edenler dahi sıkıyönetimi savunmamış, ‘mecburiyetten uyguluyoruz, hemen normal hale geçeceğiz’ demişlerdir. Şimdi ise sivil siyasetçiler günde 5 defa OHAL’i savunup normal halden farkı olmadığını söylüyorlar ve buna da bizim inanmamızı istiyorlar. Elbette bu sözlere inananlar vardır, ama adı üstünde olduğü üzere OHAL, normal hal değildir ve bir an önce ohal’den normal hale geçmek icap eder. “Biz isteğimiz zaman OHAL, istediğimiz zaman normal hal uygularız. Bizi her şeyi biliriz” diyenler kesinlikle yanlışta ısrar etmiş olurlar.

OHAL’de ısrar etmenin ve onu ‘normal hal’ gibi uygulamanın doğru olmadığını OHAL’i savunan idareciler başlangıçta itiraf etmişlerdi. 15 Temmuz darbesinden hemen sonra (21 Temmuz 2016’da) konuşan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un o günkü sözlerini aktaran haber şöyleydi: “Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. (...) Kurtulmuş, ‘Şu an öncelik, darbe girişimini gerçekleştirenlerin bulunması ve yarattığı tahribatlarının kaldırılmasında olacak. İkinci işimiz bu yapısal sorunları ortaya koymak ve bu konuda alınması gereken tedbirleri belirlemek’ dedi. Üç aylık OHAL kararını da değerlendiren Kurtulmuş, ‘OHAL’i en kısa sürede bitirmek istiyoruz. Şartların normal gitmesi durumunda bunun için en fazla 1-1.5 aylık bir süre düşünüyoruz. Umarım ikinci bir uzatmaya gerek kalmaz’ şeklinde konuştu.” (http://www.star.com.tr/guncel/ohali-en-fazla-15-ayda-bitirmek-istiyoruz-haber-1127360/, 21 Temmuz 2016)

İlân edildiği ilk günlerde ‘bir an önce normal hale geçme’ sözü verilirken, aradan bunca zaman geçtikten sonra OHAL’i normal hal gibi görüp savunmak, “darbecilerden başka kimse OHAL’den şikâyetçi değil” demek sivil siyaset anlayışıyla izah edilebilir mi?

OHAL’i normal hal gibi görmek, savunmak ve uzattıkça uzatmak, yanlışı savunmak anlamına gelir. “Böyle idare çok güzel. Şak KHK çıkarıyorum, tak uyguluyorum” diyenler uzun dönemde Türkiye’ye fayda vermediklerini anlarlar. OHAL iyi olmuş olsa adı bile böyle olmazdı. İlk bakışta sıkıyönetim idareleri de uygulayıcılar bakımından ‘iyi’ görünür. Ama içten içe uygulanan memleketi tahrip eder. Milletimiz bunca yıl boşuna mı hak, hukuk, adalet, demokrasi Meclis iradesi üstünlüğü dedi?

Okunma Sayısı: 2995
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı