"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni hükümete eski ödev

Faruk ÇAKIR
04 Temmuz 2015, Cumartesi
Hükümetler değişse de, değişmeyen bir gündem maddemiz var. Daha doğrusu, netice alınıncaya kadar değişmemesini arzu ettiğimiz bir gündem: Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğu.

Yıllar önce, Türkiye’nin AB üyesi olmasının ‘devlet politikası’ olarak tesbit edildiği ve üyelik için mümkün olan her türlü gayretin gösterileceği ilân edilmişti. Bu yolda epey yol alınmış olsa da, yolculuk çok inişli ve çıkışlı oldu. Bir an geldi, “Bugün yarın AB üyesi oluruz” kanaati hasıl oldu. Öyle anlar da geldi ki, “Eyvah, AB ile ipler kopuyor” endişesi ağırlık kazandı. 

Her üyeliğin, atılan her yeni adımın müsbet ya da menfi yönleri olabilir. Bu yolculukta, sineklerin ısırmasından kaçıp, yılanların ve ejderhaların ağzına düşmemek lâzım. Muhtemeldir ki Türkiye AB’ye üye olduğunda bazı kayıpları olacaktır. Fakat, kazançlarının çok daha fazla olacağı insaflı uzmanlarca ifade ediliyor. O halde, azı kaybedip çoğu kazanana zarar etti denilir mi?

Türkiye, yol ayrımındadır. Kabaca, ya “Kopenhag Kriterleri” ya da “Ankara Kriterleri” tercih edilecek. “Ankara Kriterleri” ile hak ve hukuk yolunda ilerlemek mümkün olsaydı, zaten bir problem yoktu. Bu kriterlerle “Büyük Türkiye”nin inşası mümkün olmadığı için “Kopenhag Kriterleri”yle yola devam etme kararı alındı. Dolayısıyla Türkiye’yi idare edenlerin AB canibinden gelen “daha hür, daha demokrat olun” talebi karşısında “Kopenhag Kriterleri olmazsa, yolumuza Ankara Kriterleri ile devam ederiz” demek çare değil.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin ardından Türkiye-AB ilişkilerine ivme kazandırılması çağrısında bulunmuş ve bir anlamda “Kopenhag Kriterleri”ni hatırlatmış. Bir program çerçevesinde bir araya gelen uzmanlar, Türkiye ve AB’ye acil sorumluluklar düştüğü tesbitini yapmış.

USAK’ın açıkladığı metinde, yeni kurulacak hükümetin mevcut ‘Strateji Belgesi’ istikametinde reform sürecine tam üyelik perspektifinde ivme kazandırması istenmiş.

İkili ilişkilerin konu-temelli sıkı işbirliği mekanizmalarıyla geliştirilmesinin hem AB hem de Türkiye’nin menfaatine olduğunun altı çizilen açıklamada şu tavsiyelerde bulunulmuş: 

*Türkiye, ekonomik ve siyasî kalkınma modeli ekseninde demokrasi ve piyasa ekonomisine dayanan kapsamlı bir yönetişim çerçevesi geliştirmeli, bu eksende AB sürecinin önemini önceleyen etkin bir iletişim stratejisi izlemelidir.

*Türkiye, AB üyesi olsa da olmasa da Avrupa’daki istikrar ve refahtan payını alacağından veya istikrarsızlık ve güvensizliklerden etkileneceğinden, yeni Hükümet Avrupa bütünleşme projesi ile doğrudan ilgilenmeli ve nasıl bir Avrupa istediği yolundaki tartışmaları başlatmalıdır.

*Avrupa Birliği’ne ise Türkiye’ye verdiği sözleri tutması, müzakere sürecini hızlandırması ve bölgesel gelişmelerde Türkiye ile işbirliğini kuvvetlendirmeli.

*Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik kalkınmasını tesis edebilmesi, istikrarlı ve yüksek kaliteli büyüme yoluyla orta-gelir tuzağını aşabilmesi açısından da AB süreci belirleyici mahiyettedir. (Cihan bülteni, 2 Temmuz 2015)

Türkiye’yi idare edenler bu ‘kalıcı ödev’i tamamlamadıktan sonra kalıcı refahı da temin edemezler. Yeni hükümet, işe ‘eski dönemden kalan ödev’i yaparak başlamalı. Yeni anayasa yapmak ve AB üyeliği hedefi ‘yapılacaklar listesi’nin ilk sırasında olmalı.

Okunma Sayısı: 1285
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı