Türkiye’yi idare edenler ve bazı meslek kuruluşları ekonomide sıkıntı yaşanmadığını söylüyorlar, ama hayatın içinde olan herkes işlerin iyi gitmediğinin farkında.
Enflasyon ve faizin artması, piyasadaki durgunluk nasıl oluyorsa idarecilerin dikkatini çekmiyor. Keşke ‘işler yolunda’ demekle işler yolunda ilerleseydi...
Almanya’da düzenlenen “Uluslararası Ticarî Araç ve Yan Sanayileri Fuarı’nda gazetecilere açıklama yapan Koç Holding Başkanvekili Ali Koç, hal ve gidişle ilgili şu değerlendirmeleri yapmış:
“Dönem dönem inişler vardır, bunlardan birini yaşıyoruz. Önemli olan sıkıntılı dönemdeki süreci minimum tahribatla en kısa sürede atlatabilmek. Bunu da atlatabilecek cephanelik ve şartlara sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bizi yönetenlerin durumun farkında olduğunu, önlemleri alacağını ve hep beraber bu işin içinden en kısa sürede çıkılacağını düşünüyorum.
“Türkiye’nin büyüme hedeflerini tutturması için finansmana ve kaynağa ihtiyacı var. Tasarruf oranlarımız düşük olduğu için bu kaynak ne yazık ki ülkemizde yok. Yurtdışı kaynaklara bağımlıyız. O yüzden de Türkiye’nin şu an yatırım yapma konusunda güvenilir bir ülke imajı vermesi gerekiyor. Bunu da iki türlü yapabiliyorsunuz. Bir tarafta ekonomik şart ve politikalar, öngörülebilirlik, regülasyon kurumlarının ve yargının iyi çalışması var, diğer tarafta da uluslar arası ilişkiler...
“Türkiye yurtdışından gelecek yatırımcıya çok büyük potansiyel ve fırsat sunan bir ülke. Her anlamda baktığınızda geleceğe dair tünelin sonunda ışık var. Türkiye’nin büyüme potansiyeli var. Ancak şu an bence büyümeden çok dengeleme üzerine odaklanmamız lâzım. Bunu da yapabilecek beceri ve kabiliyete sahibiz.” (Hürriyet, 24 Eylül 2018)
Tesbitlere katılan da olur itiraz eden de. Ancak, yurtdışı kaynaklara bağımlı olduğumuz, Türkiye’nin şu an yatırım yapma konusunda güvenilir bir ülke imajı vermesi gerektiği ve yargının iyi çalışması icap ettiği her halde umumî kabul gören tesbitlerdir.
Peki, yurt dışı kaynaklara ihtiyaç duyan bir ülke bunu kaynakları ‘kavga ederek’ Türkiye’ye getirebilir mi? Neredeyse sıraya girmiş şekilde aramızda tartışma çıkan ülkelerin mallarına uygulanmayan boykotlar ilân ederek bunu yapabilir miyiz?
Hepsi bir yana “Bizi yönetenler” gerçekten durumun farkında mı? İş adamı kimliğiyle konuşanlar böyle düşünmüş ya da düşüncelerini böyle ifade etmiş olabilirler. Ancak şunu rahatlıkla söylemek mümkün ki, idareciler durumun farkında olsalar bile “farkında değilmiş gibi” bir tavır ortaya koyuyorlar. Her konuşmalarında “İşler yolunda” demekle bu işler olmuyor ki. Durumun farkında olanlar her geçen gün yeni israf kalemlerine imza atar mı? Durumun farkında olanların ‘durum’a göre adım atması icap etmez mi? Yönetenler işin farkında olmuş olsa bile hal ve tavırlarıyla buna uygun icraatlar ortaya koymuş değiller. Yapılan tek iş başkalarını itham etmek ve muhtemelen kendilerinin de inanmadıkları vaadleri tekrarlamaktan ibaret.
Çoğu defa tekrarlandığı üzere Türkiye ilk defa krizlerle ya da sıkıntılarla karşılaşmıyor. Dünya var oldukça başka krizler ve sıkıntılarla da karşılaşmamız mümkün. Önemli olan yaşananlara doğru teşhis koymak ve uygun tedaviye baş vurmaktır. Yönetenler gerçekte işin farkında olsalar bile ‘farkında değilmiş gibi’ adımlar atmaları millete yeni faturalar ödetiyor.
Lütfen işin farkına varılsın ve farkına varılmış gibi iş yapılsın.