"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zor ülke, zor işler

Faruk ÇAKIR
12 Nisan 2018, Perşembe

Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’nü kazanan ve ‘demokrasi’ çalışmaları konusunda otoritelerden biri kabul edilen New York Üniversitesi öğretim üyesi profesör Adam Przeworski, Türkiye’den bahsederken ‘anlaşılması en zor ülkelerden biri’ demiş.

50 yıldan uzun süredir demokrasiler üzerinde çalıştığı belirtilen profesör Adam Przeworski, Türkiye’deki demokrasinin ‘zayıf tarafı’nı anlatırken, “Bence Türkiye demokrasisinin zayıf tarafı, şu ana dek hükümetin çok fazla gücü bünyesinde toplamış olması” demiş.

Prof. Przeworski’nin demokratik gelişmelere ilgili genel değerlendirmesi de şöyle: “Demokrasi, muhalefet partileri, kamusal mitingler organize edebildiklerinde, seçimleri kazanabildiklerinde ve iktidar partisi de seçimleri kaybetme ihtimalini de işin içine katarak ülkeyi yönettiğinde, popülarite kazanamayacaklarını bildikleri politikaları da hayata geçirdikleri takdirde iyi çalışır. Demokrasi için ikinci kriter de hükümetin işleyişi sırasında bazı devlet kurumlarının bazı politikalarına engel çıkarabileceğini bilmesi. Yani demokrasilerde, bağımsız mahkemeler gibi hükümete ‘Bu olmaz, dur’ diyebilecek denge ve kontrol mekanizmaları olmalı. Başarılı bir demokrasinin kriterleri bunlar. (Bu hükümet) bence şu anda çok fazla güce sahip.” (Hürriyet, 11 Nisan 2018)

Dikkate alan olur ya da olmaz, ama Prof. Przeworski’nin başka tesbitleri de var: “Türkiye’deki tüm siyasî elitlere temel tavsiyem; açık, adil ve dengeli bir siyaset gütmeleri olacaktır. Muhalefete hoşgörüyle yaklaşmak ve herkesin kendisine muhalif olan insanların aslında düşman olmadıklarını anlaması gerekiyor.”

Türkiye’yi idare edenler acaba demokrasimizin zayıf taraflarının farkına varıp onu kuvvetlendirmek isterler mi? “Hükümetin çok fazla gücü bünyesinde toplamış olması” tesbit olarak doğru, ama aynı zamanda itiraz edilmesi gereken bir durum değil mi? Bu idarecilerin kendilerini kontrol eden bir sistem istemedikleri belli. Hangi konuda olursa olsun bir itiraz yükseldiğinde itiraz sahipleri en ağır şekilde itham ediliyor. En ağır suçlamalar havada uçuşuyor ve itiraz sahipleri millî ve yerli olmamakla damgalanıyor. 

Oysa demokrasi çalışmalarıyla tanınan Prof. Przeworski, “Demokrasilerde, bağımsız mahkemeler gibi hükümete ‘Bu olmaz, dur’ diyebilecek denge ve kontrol mekanizmaları olmalı” diyor. Kontrol edilemeyen güçlerin uzun dönemde o gücü elinde bulunduranlara da zarar verdiğine tarih de şahit değil mi?

Açık, adil ve dengeli bir siyaset yürütme tavsiyesi de dikkate alınmak durumunda. Aynı zamanda iktidarın icraatlarına itiraz edenlerin ‘düşman’ gibi görülmesi Türkiye’nin ‘zor bir ülke’ olmasına yol açıyor.

Ortaya konulan tabloya itiraz edebilen “Hayır, muhalefete hoşgörü var. Açık, adil ve dengeleri bir siyaset hükmediyor. Hükümete ‘Bu olmaz’ diyerek onu yanlıştan döndüren STK’lar aktif. Güç tek elde topanmış değil” diyen kaç insaf ehli çıkar?

Türkiye’nin ‘zor ülke’ olarak tarif edilmesi elbette menfaatimize değil. Bu tabloyu değiştirmek gerekir. Bunun için hepimize ve tabiî ki başta idarecilere büyük vazife düşüyor. Hak, hukuk ve adaleti hakim kılarak ‘zor ülke’ olmaktan kolayca çıkabiliriz ve çıkmalıyız.

Okunma Sayısı: 3358
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı