"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diyarbakır deyince aklımıza gelenler

Fatih Yokuş
07 Ocak 2018, Pazar
Diyarbakır’ın sahip olduğu ancak günümüzde pek bilinmeyen veya bilinip de medyada yer bulamadığı için gündeme gelmeyen yönünü yazmaya çalışacağım.

Diyarbakır Eski müftülerinden Ali Maraşlıgil bir toplantıda, “Arkadaşlar Diyarbakır peygamber ve sahabe şehri. Ne yazık ki hep terörle anılıyor. Bu güzel şehri gerçek kimliği ile tanıtmak için basın yayın organlarını dâvet ettim. Maalesef pek ilgi gösterip gelmediler, gelenler ise gereken önemi vermediler...” demişti.

Hocamız Diyarbakır’dan söz ederken iki önemli konuya dikkat çekmişti; “Peygamber ve sahabe şehri.”

Oysa ben Diyarbakırlı ve imam-hatipli olmama rağmen, Diyarbakır denince aklıma ilk gelen şey surları ve karpuzu idi. Basın ve yayını takip ettiğimde ise akla ilk gelen kavramın terör olduğunu görüyorum.

Bediüzzaman Hazretleri, “Belki hodgâmlık ve enaniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek; ittifak ve muhabbet yerine, ihtilâf ve rekabet ortaya girer. İhlâsı kaçırır, vazifesi zîr ü zeber olur” diyor.  

Bunun çaresini de şu şekilde ifade ediyor: “Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgul olmasın.

Belki daire-i İslâmiyet içinde hangi meşrebde olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek...” (Lem’alar, s. 150)

Müsbet hareket etmek düsturuyla Diyarbakır’ın tarihini, ilk yerleşenleri, suru, peygamberlerin kabir ve makamlarını, sahabe ve evliya mezarlarını, İslâm eserlerini, Osmanlı yadigârı cami ve medreseleri vb. nice güzellikleri araştırdım ve yazmaya karar verdim.

Geçenlerde Diyarbakır’da görev yapan 50 kişilik bir akademisyen heyeti Karadeniz Bölgesi’ni ziyaret amaçlı bir gezi yaparlar, bir haftaya yakın Rize’de, Kur’ân kurslarını gezerken ilginç bir olayla karşılaşırlar.

Hocalar, oyun oynayan üç gençle sohbet eder. Bu esnada hocanın biri, “Gençler Diyarbakır’ı bilir misiniz?” diye sorar. Gençlerden biri, “evet çukurların olduğu askerin şehit edildiği bir yer” diye cevap verir. Hoca dilinin döndüğü kadar güzelliğini anlattıktan sonra der ki, “Gençler bak biz Diyarbakır’da sizin gibi öğrencilere Kur’ân dersini veriyoruz. Sizin gibi yüzlerce öğrencimiz var” dediğinde “inanmam orada terörist var” der öğrenci. Hocamız, “İstersen baban da izin verirse senin gibi bir grubu misafir olarak Diyarbakır’a götüreyim” dediğinde çocuk, “Her gün şehit haberlerinin geldiği oraya gelemem” diye karşılık verir.

Ne acı bir durum!

Diyarbakır ile ilgili tarihî, millî ve mânevî değerleri anlatan güzel bir haber medyada yer almazsa bu gibi sıkıntılar giderek büyüyecektir.

Peygamberler, sahabeler ve evliya kabirleri, suru, tarih içindeki önemi, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı eserleri bilinmezse bu bölgeye yazık olur.

Gazetemiz Yeni Asya imkân verir yazılarımı yayınlarsa dizi hâlinde Diyarbakır’ımızı sizlere tanıtmaya çalışacağım:

Diyarbakır ve ilçelerinde yedi peygamber makam ve kabri var.

Hz. Yunus’un (as) Fiskaya’da makamı bulunur. 

Evliya Çelebi Diyarbakır’ı anlatırken şöyle der: “Hz Yunus (as) Peygamber Musul’dan, Diyarbakır yöresine gelir ve bir süre burada kalır. O dönemde (Acem’ler buraya Diyarı Bikr (kız şehri) diyorlardı. Güzelliği ile meşhur “A- mida” isminde bir kız hükümdarlık etmektedir. Hz. Yunus (as) Amida’yı hak dine dâvet etmiş o ve ahalisi kabul etmişlerdir. O zaman surlar henüz yokmuş. 

Yedi medeniyetin ancak tamamlayabildiği ve kalkan balığı şeklindeki planı hazırlamış ve şöyle demiştir:

“İliniz mamur, halkınız her zaman sevinçli olup, asil ve olgun olalar.”

Kur’ân’da adı geçen Hz. Elyesa (as), Hz. Zülküf (as) makam ve mezarları Eğil’de bulunmakta. Yine aynı ilçede, Hz. Harun Nebbi, Hz. Hallak’ın (Allak) da mezarları bulunmaktadır. Nisanoğlu, Zinin Türbeleri de buradadır.

Ergani ilçesinde Hz. Şit (as) sevdiği oğlu Anuş Peygamber’in de mezarları vardır.

Tarihler Hicri 7 Cemaziyelevel 17’ ye (milâdi 27 Mayıs 638) geldiğinde İyaz bin Ğanem komutasında Diyarbakır İslâm orduları tarafından fetih edilmiştir.

Diyarbakır’ı fetheden İslâm ordusunun komutanı ve savaş düzeni şu şekildedir:

Komutan İyaz bin Ğanem, Tallı (Mardin) kapısı,

Sait bin Zeyd:  Rum (Urfa) kapısı,

Muaz bin Cebel: Dağ (Harput) kapısı, 

Halid bin Velid ile oğlu Süleyman da Babil (Dicle) kapı olmak üzere şehri kuşatmıştır.

Halid bin Velid, şehre giden su yolunu bulmuş, oğlu Süleyman komutasında 100 seçkin birlikle şehre sızmış ve onların kapıları açmasıyla şehir fetih edilmiştir. Bu esnada Süleyman komutanla beraber 40 tane şehit verilmiştir.

Mevlânâ Halidi Bağdadi, yüzlerce sahabe şehidinin mezarı olduğunu söyler. Şu ana kadar yapılan araştırmalara göre toplam 541 sahabe mezarı olduğu tesbit edilmiştir. Bunlardan  27 tanesi Hz. Süleyman Camii’nde, gerisi şehrin muhtelif yerleri ve ilçelerindedir.

Ayrıca yüzlerce İslâmî eserin yanında Osmanlı’da çok sayıda eser bırakmış. Bunlardan 21’i halen kullanılmaktadır. Daha nice maddî ve manevî değerleri bağrında bulunduran Diyarbakır’ı anlatmaya devam edeceğim inşallah.

ALLAH’A emanet olun.

Okunma Sayısı: 6183
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat

    7.1.2018 11:51:17

    Yıllar önce Abdülkadir Bilici isimli bir arkadaşımın(77'li yıllar)memleket anılarına yolculuk yaptırdın kardeş.Batıdan oralara selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı