"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Altı yıl sonra

Fatma Nur KURT
10 Mart 2019, Pazar
Yazımız, yazmakla iyileşir mi bilinmez bir yara hakkındadır. Anadolu’da bir şehirdeyiz.

Üniversiteli Nur Talebesi birkaç genç kıza vazife veriliyor; bildiğiniz kadarıyla ortaokul yaş grubuna hafta sonu ders okuyun, orta okula giden öğrenci sayısı fazla, aileleri çocuklar Risale-i Nur’dan bir şeyler öğrensin istiyor. İlmin zekâtını vermek lâzım, hizmette ihtiyaç varsa bize seçim hakkı düşmez diyerek vazifeyi sırtlanıyoruz. Tertemiz çocuklar var. Henüz on iki on üç yaşlarındalar. Bir kısmının ailesi Nur Talebesi, bu kısım daha küçükken çocuğuna verebildiğini vermiş ya da kendince eksik kalmış, kızı daha fazla öğrensin amel etsin istiyor. Bir kısmının nasıl derse gelmeye başladığı bugün bile bana malûm değil, hasbelkader birisi vesile olmuş. 

Anneler birilerinden Yeni Asya Vakfı’nda çocuklara dinî bilgiler veriliyor diye duymuş, kendileri hiç bilmeden çocuklarını buraya yolluyorlar. Hafta hafta konu belirleniyor, yeri geldiğinde kafalardaki sorulara cevap olacak yerler okunuyor, namaz çeteleleri yapılıyor, şahsî okumanın önemi anlatılıyor, kızlar okumaya teşvik ediliyor… Annelerle görüşülüyor, çocuklara sevdirerek, dershaneye gelmeyi kendilerinin istemesini sağlayacak faaliyetler yapılıyor. Bu temiz, masum grupta beş vakit namaza başlayanlar var, örtünenler var, okumaya ve anlamaya iştiyaklı olanlar var, ortamı sevdiği için, arkadaşlarını ve ablaları özlediği için gelenler var.

Dersler güzel olmakla birlikte oturtamadığımız bir prensip var o da şahsî okumalar. Biz üniversite işleri onlar liseye doğru koşturmaca derken yıllar geçiyor. Yeni katılanlar oluyor, artık gelmeyenler oluyor. Bu çocuklar kopuk kopuk olsa da yıllar içinde belki yüz hakikat dersini Risale-i Nur’dan, yani Üstadın kendisinden işitiyorlar. Altı yıl ileriye sarıyoruz. Orta okul, lise zamanlarında birkaç sene düzenli olarak derse gelen çocuklardan bir tanesi uzun debelenmeler sonunda başörtüsünü çıkarmış, sosyal medyaya “Şeytanın yolunu öğreniyor” yazmış. Bir başkasının iki ayrı Instagram hesabı var, hesabın birinde örtülü diğerinde başında bere elinde sigara. Daha başkası, en masum görünenlerinden biri, erkek arkadaşı var, namazı bırakmış, tesettür artık bir şeyi setretmiyor. Daha başkası, daha başkası, daha, daha… Bu çocuklara ne oldu? O masum kız çocukları nasıl böyle değiştiler? Son bir yıldır kendime aynı soruyu soruyorum: Biz, nerede hata yapıyoruz? Risale-i Nur ümitsizlik dairesi değil, bu yazıyı da ümitsizliğe sebep olması için kaleme almadım. Amaç biraz dahi olsa gözleri açmak, basireti arttırmak, birlikte düşünmek, Z kuşağı çocuklarını dinlemeyi öğrenmek.

Ehl-i dalâlet gece gündüz demeden her platformdan, çocuklara ulaşabildikleri her kanaldan şunu pompalıyor: “Sen özgürsün. Ailenin inandıklarına inanmak zorunda değilsin. Kim ne olursa olsun, başkasına zarar vermediği sürece onun fikrinin yanında ol. Fikrinden ve yaşayışından yalnızca sen sorumlusun, istersen fikirsiz de olabilirsin. Tamamen özgürsün! You’re young and free!“

Tesettürden vazgeçen kıza en büyük destek tesettürlü arkadaşından geliyor. Nefsin kölesi olmak, düşünmemek, zorlanınca cevap aramak yerine çözümsüz ve başıboş ilerlemek, aynı anda hem Risale okumak hem Risale-i Nur’a muarız her cereyanı desteklemek. Duysanız aklınızı zorlayacak daha nice fikir. Bunlar yeni problemler mi? Hayır. Risale-i Nur’da bu sorunların hepsi için tatmin edici cevaplar var, fakat “Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, akıbeti görmez”. Çocuk hakikati hakikat biliyor evet, ama umrunda değil. Daha vahimi enaniyet, eneler dalâlet vadilerinde at koşturuyor. Çok sık hissedilen bir handikap şu: “Ben Allah’ı ve indirdiklerini kabul ediyorum, hakkında çok şey biliyorum, ne anlatıldığını anlıyorum. Ama buna uymayacağım çünkü ‘bana’ uymuyor. Sistemi ve dini anlıyorum, ancak beğenmiyorum, sonuçlarına da razıyım.” 

Gence verilen nefsanî hürriyet fikri onu enaniyetine itiyor ve aile bu durumdan bihaber. Zannediyor ki haşirde kalktığı zaman Allah’a ben kabul ettim, ama beğenmedim, hâlâ fikrimin arkasındayım diyecek.

Dert çok, ancak çaresiz değil. En iyi kendi nefsimizden biliyoruz ki en parlak, nurlu hakikat dahi gelse nefiste yansıyacağı bir makes yoksa kararıp sönmeye mahkûmdur. Kişi takva ile (günahlardan çekinmekle) siper almazsa, kimden hangi ders-i hakikati dinlediğinin önemi kalmıyor. Öyleyse ne yapmalı? Fitne o kadar dehşetli ve cazibedar ki yaklaşanın içine düşmemesi çok zor. Bize düşen elimizden geldikçe kendimizi, çocuklarımızı ve kardeşlerimizi günahtan muhafaza etmek, günaha girebilme yollarını kapatmak. Kardeşimiz neleri okuyor, kimlerin hayatını izliyor ve beğeniyor, hangi fikirler hakkında video izliyor, yalnız kaldığında ne izliyor, arada sırada bir şeyler anlatmaya çalıştığında neyden bahsediyor azamî derecede dikkate mecburuz. Bizim ilgimizi çekmeyen çocuklarımıza kollarını açmış bekleyen yüzlerce farklı fikir hemen köşede telefonun ekranında. Eğer çocukların hayatında neler olduğundan koparsak, ne olacak canım ergenlikte olur böyle, derse istemiyorsa gitmesin, istediğiyle arkadaş olsun dersek ya da arkadaşlarının fikirlerini hiç bilmezsek hayatını ziyan etmesine sebep olacak bir fikre kapılması ihtimali çok yüksek. Hiç kimse nefsine güvenemeyeceğine göre, çocuklarımıza, kız veya erkek olsun fark etmez, sorumsuzca güvenemeyiz. Günahın kenarına kadar gelip kendisini muhafaza eden sayısı kaçtır? Gençlerin yakın arkadaşları, okul ortamları, kurs ortamları, girdikleri bütün ortamlar günaha teşvik edebilir zeminler. En etkili yöntem; nefsine güvenmemek, cazibedar görünen hiçbir harama az da olsa bakmamak, okumamak, izlememek. Bakacağını bildiğimiz çocuğumuz ya da kardeşimizin önüne haramların çıkmasını engellemek. Çocuklarla yalnızca ilkokulda değil, ilgilerini çekmenin en zor olduğu dönem olan lisede konuşmak, hayatlarında yer kaplamak. En küçük boşluğu arayan ehl-i dalâlete karşı tamamen sipere girmek.

Artık izlememek ve bakmamak gibi seçenekler kalmadığına göre elimizde şu var; ne izlemeli? Hangi konularla gençleri meşgul etmeli ki dışarıdan gelen fikirlere karşı imanî temellere yaslanabilsin? Nelerle ilgilenmeli ki gözüne bir haram rastladığında başını çevirecek iradesi olsun? Bir eğitimci olarak değil, kızlarınızın bir ablaları olarak ailelerden en büyük ricam, bu ayın sonunu getirmekten daha çok, çocuğum fikrini nelere harcıyor konusuyla ilgilenelim. Çocuklarımızı sosyal medya takipçileri kadar olsun tanıyalım. 

Sayın babalar, bazılarınızın konuşacak konu bulamadığınız kız çocuklarınızla (güya) ilmi ve fikri mütalâa adı altında en lüzumsuz, günahlı, yorucu konuları saatlerce konuşan arkadaşları var. Çocuklarımızla yeterince konuşalım ki gidip o arkadaşlarda cevap arayacak soruları olmasın.

Cenab-ı Hak sizleri ve bizi ahir zamanın cazibedar fitnesinden muhafaza eylesin. Amin.

Okunma Sayısı: 2701
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı