"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üşen ge(n)çlik!

Fethiye Akay
01 Ocak 2017, Pazar
Son zamanlarda insanlar üzerinde “özellikle gençlerde” dikkatimi çeken bir durum da “Tembellik” meselesidir. Bu durum öyle bir vaziyet almış ki, hastalık derecesine gelmiştir. Hatta lügatımıza, “tembellik psikolojisi”, “tembellik hastalığı” gibi yeni terimlerin girmesine bile sebep olmuştur.

Tembellik psikolojisi,  sorumluluk almaktan kaçmak, çözüm değil de sorun odaklı düşünmek ve daha kötüsü, bunu düşünmekten dahi aciz olmak, dünyevî veya uhrevî olsun; ‘fizikî ve zihnî’ anlamda yorulmayı netice verecek işlerden kaçmak gibi anlamları ihtiva eder. Ve işin can sıkıcı taraflarından biri ise, günlük hayatın koşuşturması içinde bunun farkına varamıyor olmamız. Ne yazık ki sorunun farkında olmadığımız için, çözüm aramakta söz konusu olmuyor. Bunun yanında, tembellik hastalığı, kişinin kendisine zarar vermekle kalmıyor, ailesine, arkadaşlarına ve diğer yakın çevresine de hayatı çekilmez hale getiriyor. Düşünsenize; hiçbir şeyden tad almayan, sürekli şikâyet eden ve ümitsizlik psikolojisi içinde olan, nefes almanın dahi onlar için külfet olduğu insanlarla yakın arkadaşlık kurmak veya sık sık görüşmek ister misiniz? Açıkçası ben istemem. Çünkü, bu kişilikdeki insanlar kendine zarar vermekle kalmıyor, sizin de hayat enerjinizi sömürüyorlar. Kendilerinin ve etraflarındaki insanların şahsî kemalatına engel oldukları gibi, bu insanların artması bulundukları toplumun terakkisine de mâni oluyor. (Bu da kul hakkının çeşitlerinden olsa gerek.)

Şu anda “Hayır efendim, ben hiçte üşengeç biri değilim. Gayet hareketli ve faaliyet içinde olduğum bir hayatım var” sözlerini duyar gibiyim. Eğer gerçek mânâda böyle ise ne mutlu bizlere. Fakat burada faaliyet içinde olmaktan ne anladığımız çok önemli bir nokta. Maalesef günümüz gençliği bu tabirin içini “alış veriş yapmak, avm dolaşmak, sinemaya gitmek, arkadaşlarla bir kafede oturup laklak yapmak” gibi fiillerle dolduruyor. Sakın buradan, bunları asla yapmayın gibi bir mana çıkarılmasın. Elbette insanın bunlara da ihtiyacı var.

İşte bu noktada, nasıl bir denge içerisinde olmalıyız sorusu akıllara geliyor. Cevap   “her işte, her halde, her durumda vasatı yakalamak” Kur’ânla, Risale-i Nur’la meşgul olmaktır. Gerçi “vasat” terimi mânâsından ne kadar çok uzaklaştırdığımız bir kelime değil mi? Çağdaş dünya ve çağdaş insan anlayışının bize empoze ettiği yanlışlardan sadece bir tanesi.

Bu konuyla alâkalı Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, Risale-i Nur Külliyatı’ndaki bazı tesbitlerine değinmek istiyorum. İnsanın mahiyeti ne güzel anlatılıyor Nur Mektuplarında... Bedenen kâinatta bir nokta kadar değerimiz yokken, fıtratımıza derç edilmiş lâtifeler ve kabiliyetlerle eşrefi mahlûkat sıfatına muhatap edilmişiz. “Esbabın içinde en eşrefi ve ihtiyar noktasında en geniş iradelisi insandır…”1 tabiri, insanın ne kadar muazzam bir şekilde yaratıldığını beyan ediyor.

Aynı şekilde Tahavvülat-ı Zerrat bahsinde, zerrelerin, hareketleriyle Cenâb-ı Hakk’ı nasıl tesbih ettikleri, lisan-ı halleriyle ‘Bismillahirrahmanirrahim’ dedikleri, mahiyetlerinin ancak bu şekilde ortaya çıktığını ve bunu  tahavvülatlarıyla yaptıklarını beyan ediyor. 

Buradan şu manayı çıkarmakta bizlere düşüyor: İnsan da, zerrelerden meydana geldiğinden, kendi mahiyetini ortaya çıkarması ve Cenâb-ı Hakk’ın esmasına ayna olabilmesi, ancak hakikî manada bir hareketlilik ve faaliyet ile mümkündür. O halde, bizler bu kadar mükemmel ve muazzam yaratılmışken, bizlere, hiçbir mahlûka verilmemiş sıfatlar verilmişken, yan gelip yatmaya, tembellik etmeye hakkımız, böyle bir lüksümüz var mıdır?

Sonuç olarak çağımızın en büyük hastalıklarından biri olan, gençlerimizin kalbine, ruhuna işlemiş tembellik hastalığını yenmek “İki günü aynı olan ziyandadır2  diyen Peygamberimizin (asm) Sünnet-i Seniyyesine tabi olmak, çağımızın tefsiri olan Risale-i Nur’u okuyup hazmetmek, düşünebilmek, sorgulayabilmek ve bunları yaparken istek ve şevkle yapmakla mümkündür.

Rabbim bizleri düşünen, düşünebilen, şevkli olan, iman ve Kur’ân hakikatlerini idrak edip bunları tatbik edebilen kullarından eylesin… Amin…

Dipnotlar: 

1) Lem’alar-17. Lema/5. Nota.
2) bkn. Acluni, Keşfu’l-hafa, 2/276- İhya,4/335. 

Okunma Sayısı: 3056
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Amine

    1.1.2017 23:10:51

    Yazılarınızın devamını bekleriz Songül Hanım :) Allah razı olsun.

  • Seyyah

    1.1.2017 12:40:03

    Harekette bereket vardır. 😊 tebrik ve dua ile...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı