"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asr-ı Saadette beslenme (1)

Feyzullah ERGÜN
05 Haziran 2017, Pazartesi
Zamanımızın Müslüman topluluğu hayatla alâkalı faaliyetlerini devam ettirirken, bedenen ve ruhen olduğu kadar, beslenme şekilleriyle de vücut sağlıklarını tahrip etmektedirler.

Vücudumuzda biriken toksinler ve ruh dünyamızı daraltan stres problemlerinden arınmamız, huzurlu dünya hayatı ve saadet-i ebediye için uygulamamız gereken hayat tarzı, ilâhî mesajlarla bizlere bildirilmiştir. Bu esasları hayat pratiğimize geçirdiğimizde, vücudumuz fizyolojik, psikolojik ve sosyal hayatıyla, zehirleyen toksinlerden detoks etkilerle arınmış olacaktır.

İnsanlar çeşitli zamanlarda ve farklı durumlarda, dünya imtihanından geçirilmektedir. Asr-ı Saadette insanlar, az gıda ve sade hayat tarzıyla yaşadıkları halde, zamanımız insanı bolluk ve konforla hayat-ı dünyeviye imtihanından geçmektedir. Aşırı ve değişik gıdalarla beslenen topluluklar aşırı savurganlık, yalnızlığı tercih ve mutlulukların paylaşılmaması sebepleriyle, maddî ve manevî rahatsızlıklar sonucu huzurları bozulduğundan, ruh dünyaları çöküntülerle sarsılır. Bu problemlerin yaşanmaması için örnek almamız gereken Asr-ı Saadet uygulamalarını, hayat tarzı haline getirmeye ve Sünnet-i Seniyyenin edepli sofralarını evlerimizde canlandırmamızla, huzurun kaynağına kavuşmuş olacağız. Evlerimizin mutfağını sağlıklı beslenme ve hijyen kurallarına uygun hale getirip, bir sağlık ünitesi titizliğindeki uygulamalarla aktif duruma getirmemiz, huzurlu bir hayata vesile olacaktır.

Rezzak-ı Kerim (cc) Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyan’da “İnsan yediğine baksın.” (Abese Sûresi, Âyet 24) buyurarak, beslenmemizdeki gıdaların, ikrâm-ı İlâhî ile yeryüzüne yayıldığı ve dillerdeki kuvve-i zaikanın hisleriyle, şükürlerimizi arttırmamıza işaretle nazar-ı ibretleri uyandırmaya dâvet etmektedir. Bu ilâhî kaideleri ortaya koyan İslâmiyet, beslenmemize de rehberlik etmektedir. Neleri, ne kadar ve ne şekilde yiyebileceğimiz detaylarıyla tesbit edilmiştir. “Size verdiğimiz temiz ve helâl rızıkları yiyin.” (Bakara Sûresi, Ayet 57), “Ey Peygamberler! Size verdiğimiz helâl ve temiz nimetlerden yiyin.” (Mü’minûn Sûresi, Âyet 51) gibi birçok âyetin örnekleriyle, beslenmemize de yön verilmektedir.

Dünyanın tanınmış ünlü mutfakları sayılırken unutulan, en mütevazi, sağlıklı ve besleyici Asr-ı Saadet mutfağından söz edilmemesinden, ihmalimiz sebebiyle bizler de sorumluyuz. Bu bereketli ve şifalı mutfağın temel gıdaları arpa unu, hurma, süt ürünleriyle, sebze ve meyvedir. Sofrada et bulunduğunda SEYYİD-ÜT TAAM (yemeklerin efendisi) olarak nitelendirildi. Sofralara son derece tevazu ile oturulur, mutedil bir miktarla doyulur, yemek ise her zaman bir çeşit olurdu. Zengin-fakir bir sofrada kardeşçe oturup, muhabbetin artması ve sosyal dengenin kurulmasıyla yemek ve adetler ibadete tebeddül ederdi. Yemekler namaz ve zikirle sindirilir, hiç kimse de tok karınla uyumazdı. Kişinin yeme içmeyi azalttığında, içine nur dolacağını Fahr-ı Kâinat’tan (asm) öğrenmişlerdi. Yine bir Hadis-i Şerif’ten öğrendiğimiz bir Sünnet-i Seniyye de “Bir avuç hurma ile de olsa, akşam yemeklerinden vazgeçmeyiniz, zira akşam öğününün ihmali insanı ihtiyarlatır, bünyeyi yıpratır.”1 buyurarak sağlıklı yaşamanın önemli bir kaidesini talim etmişlerdir. Ayrıca akşam öğünü kadar önem verdikleri bir başka öğün ise Ramazan ayında yenilen sahur yemeğidir. Resûlullah (asm) sahur yemeğini “ MÜBAREK KAHVALTI” diye tarif etmişlerdir.

Yemek yemenin kaide ve adabıyla, yüksek ahlaklı bir cemiyetin, intizamlı kuruluşunun gerçekleşme örneklerini de, Asr-ı Saadet hayat tarzında müşahede etmekteyiz. ”Resûlullah’ın (asm) torunu, Hz. Hasan’dan (ra) rivayet edildiğine göre, “… Az yemek ise ibadetin ta kendisidir” ve “Allah katında en sevimsiz olanınız da çok yiyip, çok içen ve çok uyuyanınızdır.” diyerek, önemli sağlık kaidelerini talim etmişlerdir. Ayrıca Resûlullah (asm) miskinliğe ve zevke düşkünlüğe yol açan bu davranışların rahatsız ediciliğini tekrar tekrar vurgulayarak sağlıklı, aynı zamanda ruhî olarak da güçlü ve çalışkan bir İslâm toplumu oluşturmanın temel direklerini elleriyle dikmektedir. Buna binaen şöyle buyurur; “Çok yiyip içmekle kalplerinizi öldürmeyiniz. Zira kalp bir ekin tarlası gibidir. Fazla su basınca, tohumu keser ve çürütür.”2

Resûlullah’ın (asm) çok severek yedikleri, iki yemek tarifini anlatmamız, Ramazan iftar sofrası için, bir Sünnet-i Seniye hatırlatması yerinde olacaktır.

1) ET HAŞLAMASI:

Malzemeler:

Koyun eti (Ailede bulunan fertler sayısına uygun miktarda)

Su

Tuz

Önce et iri parçalara ayrılır, tuz eklenerek tencereye konur. Tencerede kendi suyunu çekene kadar kavrulur. Daha sonra üzerine bol miktarda su eklenir. Kısık ateşte iyice pişirilir. Ekmekle yenebildiği gibi, bulgur ile de yenebilir.

2) TİRİT:

Malzemeler:

1 kg. Kemikli koyun eti

3 litre su

2 adet arpa veya buğday ekmeği

Et bol su ve tuz ilâve edilerek, kısık ateşte pişirilir. Geniş bir kaba ekmekler doğranır. Yenebilecek sıcaklıktaki haşlama suyu ekmeklerin üzerine gezdirilir. En son pişen et ilâve edilir.

SAĞLICAKLA KALIN 

Not: Nur ve rahmet yüklü Ramazan bulutlarının İslâm ve insanlık âlemini hidayet, merhamet ve sulh-u umumî yağmurlarıyla temizlemesini kâinat sahibinin (cc) sonsuz rahmetinden diliyorum.

Dipnotlar:

1) Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, c. 2, s. 271

2) Ülkü Mensure SOLAK, Resûlullah’ın (asm) Sofrası, s. 33 Nesil Yayınları 2015.

Okunma Sayısı: 4502
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı