"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Beslenmiyoruz, zehirleniyoruz! (2)

Feyzullah ERGÜN
10 Nisan 2017, Pazartesi
Beslenme ihtiyacını yeterli miktarda, kolayca çözüp problemin ortadan kaldırılması için, gıda teknolojisi araştırmacıları aralıksız çalışmaktadır.

İlk hedefleri insanların açlığına çare olmak üzere, bol ürün elde etme yollarını bularak, fıtrata yön verebilme faaliyetlerini ısrarla yürütmektedirler. Mana-i ismiyle bakıldığında, BOL ve UCUZ ÜRÜN – TOK İNSAN düşüncesi hakim görülürse de, mana-i harfî cephesinden incelendiğinde GİZLİ AÇLIK, YALANCI TOKLUK ve çeşit çeşit HASTALIK ortaya çıkmaktadır. Ehl-i hamiyetin vicdanını sızlatan ve insan bedenini tahrip eden bu teknolojik gıdaları sorgulamamız, vazgeçilmemesi gereken bir insanî hakkımızdır.

Tıp otoritelerince yeterli ve sağlıklı beslenmemiz tavsiye edilirken, beslenmenin arkasındaki sağlıklı, kaliteli gıda boşluğu doldurulamamaktadır. Başta gençlerimiz olmak üzere, insanlarımızın büyük çoğunluğu çok ucuz ekmek arası dolgular, çay, kola ve simitle geçiştirmektedir. Bu beslenmenin sonucu zayıf bir bağışıklık sistemi ve arkasından gelen hastalıklar zinciri, enerjileri çok çabuk tüketmektedir. Gen transferleri ile üretilen bu yiyecek maddeleri karın doyurur, ama hayat faaliyetinin devam ettirilebilmesi için gerekli beslenmeyi sağlamaz. Bundan dolayıdır ki, endüstriyel gayeli üretim kaliteyi değil, miktarı hedeflediğinden “GDO, insan genetiğinde, bağışıklık sisteminde ve metabolizmada bozulmalar, alerji, yeni doğmuş bebeklerde ciddî hastalıklar, kısırlık, daha önce görülmemiş sakatlıklar, onkolojik (kanser) hastalıklar, mutasyonlar ve ölümlere yol açmıştır. Bu sonuçlar birçok bilimsel araştırma ile de kanıtlanmıştır.”3

Gen transferleri ile uğraşan ve zararlı araştırmalar yapan insanlar, fıtratın mu’cizesi olan mikrop, böcek, bitki, hayvan, insan ve sair mahlûkatın DNA yapılarıyla oynayıp, karıştırarak, kontrol dışı olaylara ve hilkatin (yaradılışın) tahrifine tesir etmektedirler. Halbuki avam tabakasının nazarından kaçırılabilen bu gerçekler, bilim adamlarınca “kontrolden çıkan tek bir geni ya da genleri geriye döndürmek artık imkânsızdır. Böyle bir felâket ATOM BOMBASINDAN daha korkunç sonuçlar doğurabilir. Bitki, hayvan veya insan cesetleri yanar, çürür, kül toprak olur, ancak DNA yok olmadan kalır. Bütün canlı organizmaların üreme sistemi genelde aynı prensiplere dayandığından, bu tohumlara yerleştirilen TERMİNATÖR GENLER (kısırlaştırıcı) hayvan ve insanın da doğurganlığı üzerine etki edebilir. Belirli tip hücreleri yok eden genleri bir ürüne naklettiğinizde, bu genler insanın bilinmeyen hastalıklara yakalanmasına sebep olabileceği gibi dünyaya bakış açısını, AHLÂKINI ve PSİKOLOJİSİNİ de geri dönülmez bir şekilde etkileyebilir. Ayrıca yok edici genler belirli bir insan grubunu veya belirli özelliklere sahip insanları da hedef alabilir. Meselâ belirli bir göz veya ten rengine, saç yapısına, ırka, DİNE veya başka herhangi bir özelliğe yönlendirilmiş olabilir. GDO korkunç bir kitle imha silâhına dönüşebileceği gibi insan, hayvan, bitki ve mikroorganizmaların kitlesel yönetimini sağlayan bir makine halini de alabilir.”4 Bundan da anlıyoruz ki, genlerle oynamak insanoğlunun cahilliği, aşırı kazanç hırsı, aç gözlülük ve merhamet hislerinin törpülenip, aşınması sonucunda yaşayacağı büyük tahrif ve tahribin neticelerini henüz idrak edemediğidir.

Tohum ve genlerin teknolojik metotlarla tahrifatları sonucunda, elde edilen ürünler gıda ve şifa kaynağı olamayacağı gibi, ihtiva ettikleri antioksidan, mineral ve vitaminlerin de bağışıklık sistemine (OTOİMMUN SİSTEM) hiçbir desteği olamayacaktır, dolayısıyla günümüzde hızla artan yıkıcı, yıpratıcı hastalıkların tetiklenerek alevlenmesine sebep olmaktadır. GDO kaynaklı ürünlerin bir başka adı da FRANKEŞTAYN gıdalardır. Bu ucube gıdalar, üreticilerinin de kontrol altına alamayacağı hallere geldiğinde, insanoğlunun kaybedenin kendisi olacak olan, kendi kendisiyle savaşmasına sebep olacaktır. Fıtratın şifreleriyle oynamaya kalkışan insanlığın, İlâhî zecir tokadı yemesi, beklenecek bir netice olabilir. Bunun sebeplerinden en önemlisi, ZALÛM ve CEHÛL olan insanoğlunun, bilmeyerek çomak sokup karıştırdığı yaradılışın şifreleri, belâ kaynağı olacak aç gözlülüğünün bir eseri hakkındaki bilgiler için “günümüzde araştırmacılar henüz genin % 95’i hakkında yeterli bilgiye sahip değildirler. Bir bilim düşünün ki, hakkında sadece % 5 bilgiye sahip olduğu bir alanda, farklı türler arasında gen transferi yapıyor. Bu oldukça manidardır.”5 Hâlık-ı Kainât’ın (cc) her şeyi nizâm, mizân, intizam ve hikmetleriyle varlık âlemine istif etmesi, bu âlemin nizamının devamı, gerekli sağlam kaidelere bağlanmıştır. Özellikle canlılar âlemindeki intizamı, tahrif ve tahribe yönelen insanoğlu, bunu kendisine meslek edinerek, yıkılışını ve sonunu hızlandırmaktadır. Gıdaların tahribata uğratılması, toprağın zirai kimyasal atıklarla zehirlenmesi sonucu, ekolojik dengenin bozulmasının neticelerini Prof. Dr. Teoman Duralı kısaca şu şekilde özetlemektedir. “Kapattığımız 20. Yüzyıl, tarihin en karanlık çağıdır. Hiçbir devirde insanlar birbirine bu kadar sistemli kötülük etmemiştir, edememiştir. Tabiata dost teknoloji üretilemez, teknolojinin olduğu yerde tabiata yer yoktur.” Doyumsuzluğuyla bindiği dalı kesme gafletinde olan gıda üreticisi, hayat ağacının ana gövdesini kökünden kesme planlarını uygulayarak kemirenlerin merhametsiz desiselerine hizmet ettiğini unutmamalıdır. İnsanların sağlıklı beslenmeleri için, helâl ve temiz gıda üretenleri tenzih ediyoruz.

SAĞLICAKLA KALIN 

Dipnotlar:

3) Dr. Aidin SALİH, Gerçek Tıp, s. 396, Sade Hayat Yayınları 2015., 4) A.g.e. s. 397., 5) Kemal ÖZER, Deccal Tabakta, s. 21 Hayykitap 2011. 

 

Okunma Sayısı: 2855
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Faruk korkut

    28.5.2017 14:33:08

    Feyzullah bey bu konuya sizin kadar açıklıkla değinen birini görmedim ben. Ayrıca Helal sertifikalı ürünler ne kadar helal acaba çünkü bu ürünler üretilirken GDO lu ürünlerin kullanıldığı herkesin malumu. Sizden bu konuda da bir yazı bekliyorum. Saygılar

  • Özcan Erkiş

    10.4.2017 14:46:07

    Sayın Ergün, birincisini geçen hafta okuduğumuz fevkalâde güzel ve faydalı bir o kadar da ders verir mahiyetteki yazınız için teşekkürler. GDO'su ile oynanmış gıdaların soframıza sonra midemize sonra hücrelerimize sonra da duygu, düşünce, söz ve fiiller olarak zahire çıkmasıyla da görüyoruz ki, haddi zâtında "insanlığı tüketiyoruz!" Dünyadaki ve ülkemizdeki cinayet, vahşet, gayri insanî bütün fiiller, yazınıza konu mesele ile alâkası vardır. Tevekkeli insanımız parçalamaktan ve zehir gibi söylemekten zevk alır hâle geldiler. "Köpek balığı geni aşılanmış domates " ve "akrep zehiri aşılanmış patlıcan" yüzünden olmasın! Yazıyı okuyunca merak ettim: Acaba tek adamlık projesinde, toplumun maddi manevi sağlığını tehdit eden GDO'lu gıdaların tasallutundan muhafazayı garanti eden "bir madde " var mı? Ben cevap vereyim: "Hayır!" yok.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı