"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eli delik ekonomi

Feyzullah ERGÜN
22 Mayıs 2017, Pazartesi
Zamanımız insanının yaşadığı ekonomik hayat tarzı, bol üretim ve çok hızlı tüketim temeline dayanmaktadır.

Üretim bollaşınca, kalite problemini de beraberinde getirdiğinden, beğenilmeyen, temel ve besleyici özelliklerini yitiren ürünler, çok düşünmeden kolaylıkla değerini yitirmiş atık maddeler yığınına terk edilmektedir. Kaliteli bir gıda maddesi kolay kolay gözden çıkarılmadığı gibi, en küçük parçasına kadar değerlendirilir. Az bir emekle elde edilebilen gıda nimetleri, ülfet duygularıyla değerini yitirdiğinden, asla lâyık olmadığı bir davranışla sofralardan uzaklaştırılır. Çok hızlı tüketim, eli delik ekonominin sonuçlarını düşünmeden, olabildiğince olumsuz yöne kamçılar. Şükürle yâd edileceği yerde, küfrân-ı nimetle değerini kaybeden bu ürünler, yolun sonuna varmadan kıtlık ve yoklukla değerlerini hissettirirler. Bu gıdaların azalarak yok olmaları, savaş yaşayan insan topluluklarında daha acıklı sahnelerin yaşanmasına yol açmaktadır.

Saçıp savurarak devam ettirilen eli delik ekonominin ezici sonuçlarından bir kısmını masaya yatıran bir araştırma, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken tarafından ibretle gündeme taşınmıştır. Yapılan kısa istatistik araştırma sonucunda “Türkiye her gün 6 milyon ekmek ile 10 milyon ton sebze meyvenin çöpe gittiğini, israf ettiğimiz gıda maddeleriyle SURİYE’nin tamamı doyar. Türkiye’de 60 hastane 120 tane okul yapılır. Günde 6 milyon adet ekmeğin israf edilmesi çok ciddî bir durum. Tasarruf edilen rakam yeterli değil. % 18’lik iyileşmeyi tasarruflarla % 40-50’lere çıkarmalıyız.”1 diyerek göz önüne sermiştir. Yalnız bu araştırmanın ilerleyen kısmında, olay kâr-zarar açısından incelenmiş olup “Yerel yönetimlerin haksız rekabet yapması, fırıncı esnafını ister istemez mağdur ediyor. Zayi olan ekmeğin yarısı maalesef fırınlardaki üretim yanlışlığı nedeniyle oluşuyor. Yani üretim fazlasından kaynaklanıyor. Tarlada da israf büyük boyutlara ulaştı. Sebze ve meyvenin dörtte biri tüketilmeden kaybediliyor” denilerek gerçekler ortaya konmuştur.

Meydana gelen büyük ekonomik kaybın önlenebilmesi için TESK yetkililerinin gösterdikleri çaba takdire şayan olmakla beraber, yetersiz olup, süreklilik kazandırılarak izlenmesi gerekmektedir. İsraf ve savurganlığın önlenmesinde en önemli uygulamanın rafine olmayan, kepekli tam buğday unundan, hiçbir katkı maddesi kullanılmadan, EKMEK GİBİ EKMEK yapılarak, halkın sofralarına ikram edilirse, işte o zaman ekmeğin değeri daha çok bilinecek ve israfın önü alınabilecektir. Sebze ve meyvede de, sağlıklı tohumla, kimyasal katkı maddeleri olmadan yapılacak üretimin, kaliteyi hedeflemesiyle, savurganlığı ve ekonomik kayıpları önleyecektir. Bu faaliyetlerle sağlanacak başarıya bütün tüketiciler, çaba gösterenlere minnettar olacaktır.

Eli delik israf ekonomisinin hakim olduğu çarşı pazardan bereket, uçup gittiği gibi, geriye huzursuzluk, hastalık ve ekonomik sıkıntılar artarak devam eder. Mana penceresinden bakıldığında israfın, toplum hayatında yaptığı tahribatı tefekkür ederek gözden geçirmemiz de gereklidir. Kur’ân-ı Azimüşşân’da, israf (TEBZİR), saçıp savuranlar da (MÜBEZZİR) kelimeleriyle ifade edilmektedir. Rezzak-ı Kerîm insanlara, rahmet hazinelerinden ihsan ettiği rızık nimetlerine karşı şükür ister. Şükür bilmezliklerinden ve nimetin değerini takdir edemediklerinden ekonomik zorluklar, beden-ruh hastalıkları ve musîbetler vasıtasıyla ikaz edilmektedir. “Yiyiniz içiniz, fakat saçıp savurmayınız. Hiç şüphe yok ki, ‘O’ savurganları sevmez.” (A’raf Sûresi Âyet 31) Âyet-i Kerimeyi, iktisada kat’i emir ve israftan nehy-i sarih suretinde gayet mühim bir ders-i hikmetle izah eden, Bediüzzaman Said NURSÎ Hazretleri “Hâlık-ı Rahim, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, ni’mete karşı hasaretli bir istihfaftır. İktisat ise, ni’mete karşı ticaretli bir ihtiramdır. Evet, iktisat hem bir şükr-ü manevî, hem ni’metlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat’i bir surette sebeb-i bereket, hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat, hem manevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet, hem ni’met içindeki lezzeti hissetmesine ve zahiren lezzetsiz görünen ni’metlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir. İsraf ise, mezkûr hikmetlere muhâlif olduğundan, vahim neticeleri vardır.”2 diyerek, Âyet-i Kerimenin ifade ettiği geniş manayı izahla, insanların hayat yolunu aydınlatmıştır. 

Değerbilmezlik, nankörlük ve küfrân-ı ni’met duygularının hakim olduğu topluluklar, “LÂ İSRAFE FİL HAYR VE LÂ HAYRE FİL İSRAF” (Hayırda israf olmadığı gibi, israfta da hayır yoktur.) hakikatini idrak ederek, hayata geçirmeleri cemiyetin huzura kavuşmasına çare olacaktır.

SAĞLICAKLA KALIN

Dipnotlar:

1) 30 Nisan 2017 tarihli Yeni Asya. 2) Bediüzzaman Said NURSÎ, Lem’alar, s. 353, Yeni Asya Neşriyat 2005.

Okunma Sayısı: 1963
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı