"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Enaniyet girdabı: Narsisizm (2)

Feyzullah ERGÜN
27 Kasım 2017, Pazartesi
Hayat yolculuğunda inkişâf ve tekâmül basamaklarını güvenli adımlarla çıkabilmemiz için, marifetullah araştırıcısı bir yol arkadaşı olarak emanet edilen nefis, yanlış eğilim ve eğitimler sonucunda, yapacağı yardım vazifesini yerine getiremeyerek, psikolojik ve psikiyatrik olumsuzluklarla girdaplı akıntılar ve bunalımlara sürükleyebilmektedir.

Dünyaya gönderilen her insana, açılan tertemiz bir kredi ile; yapabileceği maddî manevî ticaretin imkânları cüz’î iradesine ve ENE anahtarına bağlanmıştır. Bu bağların sağlıklı bir şekilde, nefis terbiyesi kaideleriyle mümkün olduğu gibi, sağlıklı yoldan ayrılarak, hastalık ve bunalım tarafına yönlendirilmesi, insan topluluklarını acı ve mutsuzluklara ulaştırdığı, yaşanan hayat tarzının sonuçlarıyla bilinmektedir. 

Bütün zamanların en zorlu zamanı olan zamanımız şartları, ENE’leri yanlış eğitim krikolarıyla yükseltip, reklâm, subliminal telkin ve sosyal medya pompalarıyla şişirerek, sırat-ı müstakim yolundan saptırıp, içinden çıkılmaz labirentlerde ruhları da hapseder. Diğer adı EGO olan nefsin, kabarıp şişmesi aile içi ve okul eğitimlerinin aşırı övgü üzerine kurulmuş olmasıyla, nefislere en yüksek hedeflere ulaşma mesajları enjekte edilmektedir. Tekâmül potansiyeli zirve isteklere, meşhur olma hedeflerine, bu şekillerde kilitlenmekte ve böylece narsisizm virüsünün ana yayılma yolu açılmaktadır. EGO kaynağını tahrif edip bozan, abartılmış övülmeler, şan şöhret hedefli ve hırslı faaliyetler, sınırsız ekonomik imkânlar, yüksek konforlu hayat tarzı, baş döndürücü sosyal statüler sonucunda kibir, ucb, övünme ve gösterişin had safhalara ulaşmasıyla, narsisizm tablosu ortaya çıkmaya başlar. ENE’yi terbiye edip olgunlaştıran, manevî kaynaklardan uzaklaşıldığında, insanların varacağı nokta, narsisizmin enaniyet girdabıdır.  

‘Asrın Vebası: Narsisizm İlleti’ adlı kitabın önsözünü yazan, Türkiye Benötesi Psikolojisi Derneği Başkanı Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, yazısında “Nasıl oldu da dünya ve insanlık bu hallere düştü sorusunu sorarsak, 18. Yüzyılın ikinci yarısından sonra usûlca tüm dünyayı bir felâket gibi saran ‘aydınlanma’ sözde medeniyet hareketi Descartes’in rasyonalizmi, Locke’nin liberalizmi, Ogust Comt’un pozitivizm ve ampirizmi, sekülarizm, Darvinizm, Marksizm, Freudianizm ve diğer ‘izm’ler hep aydınlanma paradigmasının ürünleridir. Hepsinin ortak paydası, İlâhî vahiy mesajını açıkça veya satırlar arasında reddeden din karşıtı, mağrur, kendi akıllarına tapan tutumlarıdır. Binlerce senelik insanlık maneviyat birikimi küçümsenir, İlâhî vahiy mesajı alaya alınır, ahlâksızlık bir erdem gibi sunulur. Kaptan olmadan varlık denizine açılınınca da ‘BUNU TANRI BİLE BATIRAMAZ’ denilen Titanik sonunda buzdağına çarpar. Hırs, israf, gurur, kibir ve hased; dinin denetimi devreden çıkınca artık kontrol edilemez hale gelir ve insan, 200 sene kadar kısa bir zaman içinde dünyayı mahveder. Netice olarak aydınlanma hareketinin derin mantığını anlamadan, ne küresel ısınmayı, ne kapımızdaki ekolojik felâketi, ne de insanın, özellikle de gençlerin trajik çözülmesini anlayabiliriz. Narsisizm vebasının dünyaya yansıması, özellikle de ülkemizdeki durum üzerine acilen ciddî ve geniş kapsamlı araştırmalar yapılması gerekiyor.”6 diyerek narsisizme çerçeve çizmiştir. 

Dünyada giderek artan sayıda insanları etkileyen bir hastalık haline gelen narsisizm, nesilleri ve medeniyetleri çöküşe götüreceğinden, doğacak sonuçlara insanlığın katlanamayacağı gerçeği herkesi uyandırmalıdır. İnsanları ve özellikle gençliği etkileyen bu plânlı faaliyetler sonucunda, değiştiğimiz ortadayken, ne yazık ki, gelinen acı hallerin farkına da varamıyoruz. Her olumsuz davranışı da normal görmeye başlıyoruz. Unutulmamalıdır ki “gerçekte narsisizm saldırganlık, maddecilik, başkalarına ilgisizlik ve sığ değerler de dahil hemen bütün sorunların nedenidir.”7 Kendi nefsine hayranlık duyan, kibirli, benmerkezci (Egosantrik), şımarık yetişen bir neslin problemlerine çözümler üretilmediğinde, olacak tahribatın altından kalkılamayacağının hesapları da çok iyi yapılmalıdır. 

Sırası gelmişken canlar yakan bir yaraya dokunmak mecburiyeti hasıl oldu. Onun için psikolojik olduğu kadar sosyal bir problem haline gelen EVLENMEME, EVLENEMEME halinin kısa da olsa sorgulanması gerekmektedir. 

Narsisizmin, cemiyet hayatını tahrip eden bir sonucu da, aile hayatını zedeleyip engellemesidir. Hacat-ı gayr-ı zaruriyenin, hacat-ı zaruriye haline getirilmesiyle, ihtiyaçlar zincirinin arttırılması sonucu, gençlerimizin karşılıklı beklentileri de yükseklere taşınmıştır. Kanaat ve iktisat kaidelerine uyulmadığından ve benmerkezci hayat tarzıyla gerilen insan ilişkileri, birbirine hoşgörü, muhabbet ve tahammül psikolojilerini germiş veya ortadan kaldırmıştır. Gelirlerinin birkaç misli harcamalarla, kredi kartlarının borç yığılmalarıyla, mutsuzluk ve boşanmalar, cemiyetin temelini teşkil eden aile kurumunu, ahtapot gibi sarmış ve tahrip etmiştir. Ayrıca gençlerin, değişik his ve düşünceler sonucu evlilik yaşlarını ileri bir zamana ertelemekte ve dolayısıyla yaşlanmaya başlayan damat ve gelinlerle karşılaşılmaktadır. Bu arada göz ardı edilen en önemli unsur fikir ve düşünce frekanslarının, tercih sıralamasında geri planlara bırakılmasıdır. Halbuki davranışlar Sünnet-i Seniyye ölçüleriyle, maddî ve fizikî görüntülerle değil de, manevî yönden değerlendirildiğinde, Cenâb-ı Hak (cc) kalpleri birbirine ısındıracaktır. Evliliğin iki cihan saadetine vesile olacağı düşüncesiyle gerçekleştirilmesi, sabırla ve Sünnet-i Seniyye dairesinde korunup, idame ettirilmesi, sağlıklı ve mutlu bir cemiyetin sağlam temellerini teşkil edecektir. Yuvayı dişi kuş yapar kaidesinden hareketle gençlerin, abartılı reklâmlara ve ünlülerin düğünlerine hayranlıkla meftun olmamaları, televizyon dizi ve programlarındaki hayallere aldanmadan gerçekçi kararlar verilmelidir. Bu düşünce seviyesiyle, plânlanmış aile tahribatlarına karşı bir panzehir gücüyle, narsisizm saldırılarından, inşallah yara alınmayacaktır. 

İnsanlara düşünce ve davranış bunalımları hazırlayanlar, subliminal telkin metotlarını kullanarak da (çeşitli fon müzikleriyle, reklâm, film, çizgi film), etkili olabilmektedirler. Zira “bu yıkıcı davranışlar gibi, narsisizm de bir sineğin bal kovanına dalmasına benzer. Narsistler, lezzetli yemi yemek için, derin deniz tuzaklarının içine doğru yüzen balıklara benzerler. Tıpkı balık kapanı gibi, narsisizm de kısa vadeli faydalar (iptal-i his nev’inden haz verir), ama uzun vadeli bedeller sunar.”8 

SAĞLICAKLA KALIN

Dipnotlar:

6)  Asrın vebası: Narsisizm illeti s. 17. 

7) Age. s. 32.

8) Age. s. 89. 

Okunma Sayısı: 2058
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı