"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Enaniyet girdabı: Narsisizm

Feyzullah ERGÜN
20 Kasım 2017, Pazartesi
İnsan neslinin yaratıldığı ilk günden başlayıp, dünya denilen imtihan meydanına gönderilmesiyle yer, gök ve dağların çekinip taşıyamadığı değerli bir emanet olan nefis; diğer adıyla ENE derin mahiyetiyle bilinemediğinden, ilk çağlardan günümüze kadar, başta filozoflar olmak üzere birçok bilim ve düşünce adamı tarafından araştırılmaya devam edilegelmiştir.

ENE’nin sırlarını beyan eden Kur’ân-ı Kerîm âyetleri, ilimde derinlik sahibi büyük şahsiyetler tarafından izah edilmiş ise de, sadece havas tabakasına hitap ettiklerinden, avam (halk tabakası) ekseriyetince yeteri kadar anlaşılamamıştır. İnsanlığın araştırdığı bu zorlu muammayı çözüp, anlaşılır bir şekilde yaklaşık yüz yıldır ortaya koyan Bediüzzaman Said Nursî (ra) Hazretleri’nin, Kur’ân’ın nurlu tefsiri, Risale-i Nur Külliyatı’dır. İnsana teslim edilen nefis emanetinin psikolojik hallerini, yapılan araştırmalar çerçevesinde ortaya koymadan önce; ENE düğümünü çözen Risale-i Nur’a dikkatli nazarları dâvet ediyoruz. 

“ENE, künuz-u mahfiye (saklı hazineler) olan esma-i İlâhiyenin anahtarı olduğu gibi, kâinatın tılsım-ı muğlâkının (anlaşılması zor sır) dahi anahtarı olarak bir muamma-i müşkülküşadır, bir tılsım-ı hayretfezadır (hayret verici sır). O ene mahiyetinin bilinmesiyle, o garip muamma, o acip tılsım olan ENE açılır ve kâinat tılsımını ve âlem-i vücubun (Allah’ın zatı, isimleri ve sıfatlarını ifade eden âlem) künuzunu (hazinelerini) dahi açar. Âlemin miftahı (anahtarı) insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. Cenâb-ı Hak, emanet cihetiyle insana ENE namında öyle bir miftah vermiş ki, âlemin bütün kapılarını açar; ve öyle tılsımlı bir ENANİYET vermiş ki, Hallâk-ı Kâinatın künuz-u mahfiyesini onun ile keşfeder. Fakat ENE kendisi de gayet muğlak bir muamma ve açılması müşkül bir tılsımdır. Eğer onun hakikî mahiyeti ve sırr-ı hilkati bilinse, kendisi açıldığı gibi, kâinat dahi açılır.”1 Cenâb-ı Hakk’ın (cc) esma, sıfat ve şuunât-ı İlâhiyesini bir derece bildirip, tanıtmak hikmetleriyle ayna olmak üzere, ilâhî bilgilendirme yollarından birisi olarak vazifeli yaratılan ENE; “vahid-i kıyasî (ölçü birimi) ve alet-i inkişâf (keşif cihazı) mesabesinde olup, ben şu evi nasıl yaptım ve tanzim ettim; öyle de, şu dünya hanesini birisi yapmış ve tanzim etmiş diyerek, eserden, eser sahibini tanımaya yönelmek vazifesiyle, marifetullah yolunda mesafe alacaktır. ENE denilen nefs-i insanî, cüz’î iradenin sınırları dahilinde, iki yönlü hareket kabiliyetine müsait kılınmıştır. Bir yönüyle hayra ve feyze uygun hareketlerle amel-i salih ve marifetullah istikametinde inkişâf ederek yükselmeye devam edecektir. Diğer yönü ise kötülüğe bakar ve o fiilleri işlediğinden nefs-i emmare olarak en aşağı derekeye düşmeyi hak eder.”2 Yolların ayrıldığı bu noktada, nefis disiplinini sağlayan insan, dünya ve ahiret saadetine kavuşur. Nefs-i emarenin çeşitli aldatmalarıyla, manevî hastalık girdaplarına kapılan insanların ise, dünya ve ahiret hayatları sıkıntılı, karanlık dehlizlerde perişanlıkla geçer. “Çünkü dalâletler, şirkler, şerler bu cihetten doğarlar. Eğer, vaktiyle o enenin şiddetli bir terbiye ile başı kırılmaz ise büyür, insan vücudunu yutar.” 3 Onun içindir ki, hayat yolunda önümüzü görebilmemiz için, rahmetli Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin ‘ENE’Yİ ANLAMAMIZ GEREKİR’ dediği gibi, bu yolda gayret sarf etmemiz gerekmektedir. 

Varlık âleminde herşeyin, bakım ve terbiye ile ıslâh edildiği gibi, nefs-i emmare dahi gurur, kibir, ucb, haset, hırs, tamah, öfke, atalet, hubb-u câh (makam sevgisi), meyl-ürrahat (rahat ve konfor düşkünlüğü), tul-i emeller (bitmeyen hayaller ve beklentiler), riya ve çeşitli dünya zevklerine düşkünlük meyil ve hastalıklarına karşı terbiye ve tedavi edilmelidir. Aksi halde “Hayat, tekâmülden uzak, tekdüze bir şekilde sürüp gider. İnsan kendini sahte hazlar ve gıdalarla avutur; ama hiçbir zaman doymaz. Doymaz, çünkü gerçek gıdası başka yerdedir.” 4 Aynı kaynaktan beslendikleri için, birbiriyle iç içe olan bu sıkıntılı hallerin düzeltilmesine dar çerçevede, insan ve yakın çevresi içinde gerçekleştirilme çabasına girilebilir ve girilmelidir. Narsistik kişiliklerin, sosyal hayattaki etkileri sonucu, cemiyet hayatının olumsuz neticeler ve sosyolojik sapmalarla sarsılması sonucunda, mutsuzluk kaynağı olduğu anlaşılmıştır. Bu gerçekten hareketle, asrımızda kişi ve toplum bazında tavan yapan, enaniyet girdabının yayılma alanlarını, salgın haline gelen narsisizmden korunma ve kurtulma yollarını gözden geçirmeye çalışacağız. 

Başta genç nesiller olmak üzere, asrımız insanını pençesine alan ve medeniyet göstergeleriyle kamufle edilmiş bulunan narsisizm, Amerikan eğitim sisteminin bir meyvesi olarak dünyayı etkilemekte ve hasta etmektedir. “Son 50 yılda gençlere doğuştan değerli, eşi bulunmaz ve her şeye lâyık olduklarını işleme teması üzerine kurulmuş. 

Gençler bedelini ödemeden, çabalamadan her şeyin en güzelini, en mükemmelini hak ettiklerine inanmış veya inandırılmışlar. Aşırı özsaygı duygusunun yanı sıra iddiacılık, dediği dediklik, ikili ilişkilerde sürekli üstün olma arayışı ve her konuda BENMERKEZCİLİK. Bunun sonucunda, özellikle 1980 ve 1990’lar arasında çocuklarda anne baba otoritesine itaat, anlamlı bir düşüş gösteriyor. ABD medyasının, ‘Helikopter anne babalar’ diye mecazî olarak tanımladığı, aşırı koruyucu anne baba modeli de ağır basıyor. Yapılan istatistikler sonucuna göre, 2000’li yıllarda çocuklar, anne babalarının aynı yaşlarda harcadıkları miktarın % 500 fazlasını harcıyorlar.” 5 Bu israflar sonucunda, meydana gelen bütçe açıklarını, ABD yeryüzüne yayılarak kapatmaya çalışmakta ise de, başaramamaktadır.  

Globalleşen dünyada, aralarında bizim de bulunduğumuz ülkelere, Amerikan sistemleriyle faaliyet gösteren yazar ve medya kuruluşları, sinema filmleri ve diğer reklâm gösterileriyle, narsisizm virüsü enjekte edilerek, fertler ve cemiyetler, yaradılış programlarından saptırılıp, pasifleştirilerek, psikolojik yönlendirilmelerle kontrolleri sağlanmaktadır.

SAĞLICAKLA KALIN

Dipnotlar: 1- Bediüzzaman Said NURSÎ, Sözler, s. 873 Yeni Asya Neşriyat 2004. 2- Age. s. 874. 3- Mesnevî-i Nuriye, s. 317 Yeni Asya Neşriyat 2006. 4- Dr. Mustafa MERTER, Nefs Psikolojisi, s. 179 Kaknüs Yayınları 2014. 5- Prof. Dr. Jean M. TWENGE ve Prof. Dr. W. Keith CAMPBELL, Asrın Vebası: Narsisizm İlleti, s. 12 Kaknüs Yayınları 2010. 

 

Okunma Sayısı: 3522
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı