"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fizyolojiden marifetullah mesajları - 2

Feyzullah ERGÜN
04 Mart 2019, Pazartesi
İlim ve kudretin harika bir mu’cizesi ve esma-i hüsnaya küçük bir ayna olan, insan hücresinin içinde meydana gelen faaliyetlerin acib ve garib hallerini, ehl-i tefekkürün dikkatli nazarlarına, mana-i harfî penceresinden göstererek, san’atkârını (cc) tesbih etmeye gayret edeceğiz.

Hatta denilebilir ki, mana-i harfî ile okunduğunda, fizyoloji ilminin her satırı, marifetullaha götüren bir yol olabilir. Bu noktaya dikkat çeken İmam-ı Gazalî’nin (ra) “İlm-i nücûm (astronomi) ve ilm-i ebdan’ı (anatomi-fizyoloji) bilmeyen, marifetullahta ma’luldür” diyerek, işaret etmişlerdir.

Hücrenin yapısına yerleştirilen, en önemli ve temel faaliyet sistemlerinden birisi olan, HOMEOSTATİK mekanizmalardır. “Homeostaz terimi, iç ortamın, yaklaşık olarak sabit şartlarda korunması anlamına gelir. Vücuttaki bütün organ ve dokular, bu basit şartları korumaya yardım etmek üzere, bir görev üstlenmiştir. Meselâ akciğerler, hücreler tarafından kullanılan oksijeni karşılamak üzere, hücre dışı sıvıya, sürekli oksijen sağlarlar; böbrekler iyon denge ve yoğunluğunu sabit tutar, sindirim sistemi besinleri sağlar. Her organ ve dokunun homeostaza nasıl katkıda bulunduğu, fizyolojinin ana konularındandır. Hücre içi ve dışındaki sıvıların dengede olması, vücut dengesini sağlayan önemli organlardan karaciğer ve metabolizmada görev üstlenen diğer organ hücreleri, kullanıma uygun olmayan maddeleri, uygun hale getirir. Karaciğer, bu maddelerin birçoğunun kimyasal bileşimini değiştirerek, daha iyi kullanılabilir hale getirir. Bazılarının da, gerektiği zaman kullanılmak üzere, depo edilmesine yardımcı olur. İskelet kas sisteminin, vücudun denge faaliyetlerindeki yeri ise, bu sistem olmasaydı, vücut beslenmesi için gerekli yiyeceklere ulaşabilmek üzere, doğru zamanda doğru yerde olamazdı. İskelet kas sistemi ayrıca olumsuz çevre şartlarından korunabilmek için, gerekli hareketliliği de sağlar. Bu sistem olmasaydı, vücut bütün homeostatik mekanizmalarıyla birlikte, tamamıyla tahrip olabilirdi. Vücuttaki iç salgı bezleri, hormon adı verilen, kimyevî maddeler sentezler. Hormonlar hücre dışı sıvı içinde, bütün vücuda dağılır ve hücre işlevlerinin düzenlenmesine yardımcı olurlar. Meselâ tiroid hormonu, bütün hücrelerde kimyevî reaksiyonların çoğunun hızını arttırır. Tiroid hormonu bu yolla vücut aktivitesinin temposunun oluşumuna yardım eder. Bunlar gibi, vücutta yüz binlerce kontrol sistemi bulunur. Bunlar arasında en karmaşık olanı, bütün hücre içi ve dışı işlevleri kontrol eden, genetik kontrol sistemleridir.” 4

AŞK-I KİMYEVÎ laboratuvarlarında, uzayıp giden zincirleme formüllerle, verilen hayat vazifelerini yerine getiren hücre grupları, bu faaliyetlerini aksatmadan ve şaşırmayarak sürdürmeye devam ederler. Eğer insan, su-i ihtiyarıyle sağlıksız beslenme, GDO’lu gıdalar, kimyasal katkı maddeleri ve çeşitli yoğunluktaki streslerle, hücrenin çalışmalarının yıkımına çalışırsa, çeşitli hastalıkların baş göstereceğini unutmamalıdır. Hücre fonksiyonlarının, düzenli ve sağlıklı gelişmesi, bedenin uzun süreli ve sağlıklı yaşayabileceğine işaret sayılabilir. Demek oluyor ki, 100 trilyon hücrenin fıtrî halleriyle, sağlıklı ve düzenli faaliyetleri, insan eliyle tahrip edilmezse, vücudun sağlık problemi yaşamadan, sağlıklı ve dirençli kalacağı anlaşılmalıdır, çünkü fıtrat yalan söylemez.

Hücredeki fonksiyonları sağlıklı değerlendiremeyip, “ancak gördüğüme inanırım” diyen, materyalist görüşe sahip olanların, gözleri ile göremedikleri bir hücrenin içindeki, binlerce faaliyet gözlerinden çok, akıllarına bir pencere açıp, fikirlerini aydınlatamıyor mu? San’atkârını düşünerek, akıl gözüyle baktıklarında, aşağıdaki bilgiler ışığında, görüşleri de netleşecektir.“

Vücuttaki bütün hücrelerin çekirdeklerinde bulunan genlerin, anne ve babadan çocuklara kalıtımı kontrol ettiği bilinen bir gerçektir. Ancak çoğu kişi, aynı genlerin vücuttaki hücrelerin tamamının fonksiyonlarını, her gün kontrol ettiğinin farkında değildir. Genler, hücre içinde hangi enzimin, hangi kimyevî maddenin ve hangi sentezin yapılacağını tayin ederek, hücre fonksiyonunu kontrol etmektedir. Her hücrede sayıları yaklaşık olarak, 30.000’den fazla farklı gen bulunduğundan, teorik olarak çok sayıda, farklı hücre proteinlerinin oluşması gerçekleşmektedir.” 5 Bu kısa bilgi bile, hücrenin gözle görülemeyen, MİKRO KOZMOS (en küçük canlıların dünyası) şeklinde yaratıldığı, gerçeğine ulaştırabilir. Bir hücredeki fizyolojik faaliyetler, yaradılış kanunlarını ve hayatın hakikatini arayan insana, marifetullah ufuklarını açabilir.

Bir hücrenin, bu kadar fonksiyonları gerçekleştirirken, gerek duyulan enerjinin kaynağı ve kullanılmasının nasıl gerçekleştirildiği, akla gelebilecek ilk sorudur. Gözle görülemeyen hücre laboratuvarında gerçekleşen, analiz ve sentez işlemlerinde “Karbonhidrat, yağ ve proteinleri kullanarak, büyük miktarda adenozin trifosfat (ATP) sentezi yapıldığı, ATP’nin de birçok hücre işlevi için, enerji kaynağı oluşturduğuna işaret edilmektedir. Bu anlamda, üretilip, tüketilebilen ATP’ye ‘ENERJİNİN PARABİRİMİ’ denilmektedir. Gerçekten de hücreler, enerjiyi çeşitli besin maddelerinden fonksiyonel sistemlerin bir çoğuna, ancak ATP yoluyla transfer edebilirler. ATP’nin ayrışmasıyla her bir bağdan serbestlenen enerji, uygun bir aktarım sağlanabiliyorsa, herhangi bir kimyevî reaksiyonun, herhangi bir aşaması için yeterlidir. Bazı kimyevî reaksiyonlara 12.000 kalorinin, sadece birkaç yüzü yeterli olduğundan, geri kalanı ısı şeklinde harcanmaktadır. ATP’den elde edilen enerji, hücrelerin çeşitli işlevsel sistemleri tarafından, sentez ve büyüme, kas kasılması, bezlerin salgısı, sinir uyarısının iletisi, aktif emilim ve diğer hücresel aktiviteler için kullanılabilir.” 6

İşte bu küçük HÜCEYRECİKLERİN (odacıklar) kapıları açıldıkça, başka kapılara ve yollara açılması, o yolların da MARİFETULLAH ve MUHABBETULLAH zirvelerine ulaştıracağı ve bir tefekkür-ü imanî lezzetinin duyulmasına vesile olabileceği, rahmet-i İlâhiyeden her zaman umulur.

SAĞLICAKLA KALIN 

Dipnotlar:

4) Tıbbî Fizyoloji, s. 6. 5) Age. s. 27. 6) Age. s. 883.

Okunma Sayısı: 2667
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Muhammet

    5.3.2019 22:53:43

    Gerçekten Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır vücudumuzun bozulmadan sistematik bir şekilde fabrika gibi çalışması Allahın bizlere şah damarımızdan daha yakın olmasının delilidir bu.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı