"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Ömer (ra) hakkında asılsız senaryo (2)

Feyzullah ERGÜN
23 Ağustos 2020, Pazar
Hz. Ömer’e (ra) bilerek veya bilmeyerek yüklenmek istenen kütüphane yakılması olayının, asılsız ve dayanaksız bilgilerini, en eski tarihî kaynaklara dayanarak inceleyen Batılı araştırmacıların eserlerini göz önünde bulundurarak, gerçekleri açıklamaya devam ediyoruz.

Bu tarihî sorunu çözen insaflı ve ilmin şerefini korumasını bilen oryantalist araştırmacıların eserlerinde gerçeklerin kaynaklarını buldukça sevincimiz artmaktadır.

Önemli bilim araştırmacılarından ve İslâm kültürünün Avrupa’ya etkileri üzerine “Allah’s sonne über dem abendland (Avrupa Üzerinde Allah’ın Güneşi) isimli eserin sahibi Sigrid HUNKE, 642’de Müslüman ordusu İskenderiye’yi aldığında, orada eski büyük Museion’un yanındaki kütüphanenin mevcut olmadığını belirtmektedir. Bu görüşüne ispat olarak M. Ö. 48 senesinde İskenderiye’nin JULİUS CAESAR tarafından muhasarasında, Museion’un meşhur kütüphanesinin büyük bir kısmının yandığını göstermektedir. Gerçi Kleopatra, yanan kitapların bir kısmını Pergamon’daki kütüphaneden tedarik ederek, büyük bir kaybı kapamaya çalışmışsa da, sonraları M. S. III. Yüzyılda Hıristiyanların kütüphaneyi mahva çalışmalarına işaret etmektedir. Hııristiyan patriği, Museion’u kapatıyor ve oradaki âlimleri sürüyor. Sigrid HUNKE’ye göre, M.S. 366 da İskenderiye’deki Caesareum, imparator VALENS zamanında kiliseye çevriliyor, kütüphanesi yağma edilip yakılıyor, oradaki filozoflar sihirbazlık ve büyücülükle itham edilerek, takibe maruz bırakılıyor. M. S. 391 senesinde imparator THEODORSİUS’dan müsaade çıkartarak İskenderiye patriği THEOPHİLOS, antik devrin büyük ilim merkezi SERAPEİON’u imha ettiriyor ve onun meşhur kütüphanesini ateşe veriyor. Böylece yok olan bir şeyin Hz. Ömer (ra) zamanında yakıldığını kabul etmek imkânsızdır. İskenderiye’yi zapt eden Araplar, oradakileri mahvetmek yerine, Tıp Tarihçisi W. Von BRUNN’un ifadesine göre; orada buldukları eski antik ilmi kendileri için benimsemeye çalıştılar.

Hıristiyanların eski antik medeniyete ve dine karşı gösterdikleri taassuba mukabil, Müslümanların İskenderiye’deki gayr-ı Müslimlere karşı gösterdikleri tolerans şayan-ı dikkattir. İskenderiye’yi alan Müslümanlar, oradaki Hıristiyanların can ve mallarını korumayı taahhüt etmeleri, hatta Hıristiyan âlimlere hürmet göstermelerine Sigrid HUNKE bilhassa işaret etmektedir. İskenderiye’li Hıristiyan hekim Abd el Malik ibn Abdjar al KİNANÎ’nin İslâm devrinde de tıp tahsilini yönetmeyle vazifelendirilmesi, İSLÂM TOLERANSINA ve ilme verilen kıymete bir delildir. İslâm’da ilme, kitaba ve kütüphanelere verilen büyük ehemmiyet, belgelerle sabittir. Mısırda, Kahire’de tesis edilen kütüphanede 1.600.000 cilt kitap vardı. Sonradan yanına 18 salonlu büyük bir kütüphane daha tesis edilmişti. Ayrıca Trablusşam’da 3 milyon cildi havi bir kütüphane tesis edilmişti. Haçlı orduları Trablusşam’a girdiklerinde bu kütüphaneyi yaktılar. Hâkim bin NASIR devrinde Kurtuba’da 70 umumî kütüphane vardı. Kurtuba sarayındaki kütüphanede 400.000 cilt eser olduğu zannediliyor. Endülüs’ü Müslümanların elinden alan İspanyollar, 1 milyon cilt kitabı yakarak mahvetmişlerdi. Altınları ve tezyinatından istifade için 5000 Kur’ân yakılmıştı.” 1

Bütün bu bilgiler ışığında ortaya çıkan gerçeklerden anlaşılıyor ki, Müslüman birkaç tarihçinin zincirleme hatalarıyla yayılan gerçekdışı bilgilerin, ibretli bir şekilde gayr-ı Müslim araştırmacılar tarafından insaflı ve objektif tesbitlerle, gerçeklerin ortaya konmasıdır. Bu gerçekleri, şöylece sonuçlandırarak özetleyebiliriz. Müslümanların İskenderiye’yi zapt ettikleri devirden çok önce, Hıristiyanlar bu antik ilim müesseselerini çoktan imha etmişlerdi.

Unutulmaması gereken nokta İskenderiye Kütüphanesi’nin Hz. Ömer (ra) zamanında Müslümanlar tarafından yakılmasına ait efsane de, bütün eldeki tarihî delillerle ispatı kabil olmadığından, tarihî bir gerçek olmaktan uzaktır. İslâm’ın fetih hareketleri, Kur’ân-ı Kerîm’in nurlu ışığında gerçekleştiğinden, fethedilen yerlere insanlığın üstün değerleri, ilim, medeniyet ve faziletin nurlarını yaymıştır. İslâm’ın kılıcı, merhamet ve şifa kaynağı olan bir cerrahın elindeki neşterin dikkat ve titizlikle kullanılması vazifesini görmüştür. Ancak barbar milletler, ilim ve fikir düşmanlığı yaparak kütüphaneler yakmış ve insanlığın medeniyet yolunda gecikmesine sebep olmuşlardır.

Sonuç olarak “Hikmet mü’minin yitik malıdır; nerede bulsa alır.” (Tirmizî), emr-i Peygamberî (asm) rehberliğinde ve Kur’ân’ın nurlu yolunda ilerleyen İslâm orduları, hiçbir zaman kütüphane yakmaz ve yakamaz. Hele hele adaletin sembolleşen ismi Hz. Ömer (ra) gibi bir İslâm kahramanı, hiçbir zaman kitap yaktırmaz. Gerçek dışı bilgi, efsane ve abartmalarla doldurulmuş tarihimizin, yanlışlardan arındırılmasını beklemek hakkımızdır ve ümitle beklemeye devam edeceğiz.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnot:

1) Prof. Dr. Feridun Nafiz UZLUK, Toplu Makaleler, c. 1 s. 1234, T.T.K. Yayınları 2017.

Okunma Sayısı: 2452
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı