Kur’ân Müslümanların yalnız dinî, ahlâkî, askerî ve siyasî kanunnâmeleri olmakla kalmayıp, aynı zamanda şimdiye kadar malûm olabilen en mükemmel hıfzıssıhha kanunudur. Filhakika İslâm kitabında, umumî hıfzıssıhhadan hiç bahsedilmemiştir. Bununla beraber dinî binaların en güzel mevkilerde inşası, mezarlıkların şehir hariçlerinde bulunması, gayr-ı sıhhî ve tehlikeli tesisatın şehirlerden uzakta kurulmasına dikkat ve itina gösterilmesi bakımından hele Müslüman Türklerin ferdî hıfzıssıhha usûllerini ve bunların sıhhat üzerinde ve netice itibariyle Müslüman kitlelerin huzur ve saadetleri sahasındaki tesislerini tetkik edecek olursak, o kadar faydalı tedbirlerin gayr-ı müslimler tarafından gerek cahiliyet devirlerinde, gerek Kur’ân’ın tebliğinden itibaren nasıl olup da kabul ve tatbik edilmemiş olmasına karşı hayretler içinde kalmamak kabil değildir.
Şark memleketlerinde birçok seyyahlar dolaşmış, frenklerden bir haylisi şarka yerleşmiş ve ömürlerini hep oralarda geçirmişlerdir. Bütün bunlar o hıfzıssıhha sisteminin faydalarına bizzat kani oldukları halde o usûller Avrupa’da âdeta meçhul kalmışlardır. Meselâ Paris’in birkaç hamama sahip olması ancak elli senelik bir meseledir. Londra’da, Dublin’de, Edinburg’da, Berlin’de, Viyana’da, İtalya’da, Hollanda’da ve İspanya Yarımadası’nda hamamın ne olduğu pek malûm değildir.
Kaynak:
Dr. A. Brayer’nin “ Neuf anees a Costantinople” adlı eseri c. 1 s. 339 ve haşiye.