Uzunca bir aradan sonra yeniden “Nur Seyyahları” olarak yeni yolculuğu başladık. Dört tıp talebesi ile beraber ben, gençlik aşısı olur zihniyeti ile yine-yeniden yollara düştük. İlk durağımız Arnavutluk’un başşehri Tiran. THY’nin TK 1077 seferi ile saat 19.15’te havalanıyoruz.

Sebahattin Yaşar Hocamda aynı saatlerde Avusturya’daki kampta olurken biz ise Arnavutluk’ta olacağız inşallah. Risale-i Nur Hizmeti durmuyor, bizde onların bir ferdi ve gönüllüsü olarak Bismillah deyip yola çıkıyoruz. Olağanüstü halin yaşandığı ülkemizde, bunun getirmiş olduğu değişiklikleri havalimanında hissediyorsunuz. Kamuda çalışan biri olarak öncelikle çalıştığım kurumdan aldığım 6 resmî yazıya binaen tarafıma verilen “yurt dışına çıkabilir” yazısı ile yola çıkabiliyorsunuz. Gümrük Polis kontrol noktasından önce, kamuda çalışanların almış olduğu bu yazıyı ve bileti kontrol eden polis noktasına gidip, çıkışınızla ilgili negatif bir durumun olmadığını mühürle kontrol altına aldırmanız gerekli. Ondan sonra pasaport kontrol noktasına geçebiliyorsunuz. Ciddî bir hazırlık gerekli, geçiş için resmî izine ihtiyacınız var. Bunları aştıktan sonra uçağa geçebiliyorsunuz. 

Sebahattin Hocam olmadan ilk gezimize çıkıyoruz, içimiz biraz buruk. Bizim gerçekten yol arkadaşımızdı. Yolumuzun açık, bahtımız güzel olmasını, hayırlara vesile olan bir yolculuğumuzun olmasını diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yola çıkıyoruz.

Kısa bir not yazalım; Kamuda çalışıyorsanız eğer; 1- Nüfus kaydı 2- Pasaportunuzun fotokopisi 3- Çalıştığınız kurumdan aldığınız izin belgesi 4- Savcılıktan iyi hal kâğıdı 5- Banka ve kredi kart örnekleri bildirisi 6- Dilekçe. Bunları teslim ettiğinizde size yurt dışı çıkış belgesi izin kâğıdı veriliyor. Gelelim seyahat ettiğiniz uçağa; eğer model olarak yeni ise ve yeni tip ise koltuk başlıkları arkasında bulunan sinema sisteminden son günlerin en çok izlenen filmlerinden birini seçebilir ya da haberleri tıklayabilir ya da telefonunuzdan Cevşeni ya da Risale-i Nurlar’dan bir kısmını okumaya başlayabilirsiniz. Seçeneğiniz çok, arkanıza yaslanıp artık uçmaya hazırsınız demektir. 

TİRAN’DA NASIL KARŞILANDIK?

Öncelikle yeni tanıdığım bir vakıftan bahsederek gezimizi anlatmaya başlayacağım. Sizlerin de tanışmasını diliyorum. Yunus Emre Vakfı’ndan bahsetmek istiyorum. Mütevelli Heyeti Vakfın karar organı olarak görev yapıyor. Çeşitli bakanlıklar ile Türk Dil Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı mütevelli heyetinin tabiî üyeleri olarak biliniyor. Ayrıca kültür, san’at, Türk Dili ve Edebiyatı alanında çalışan profesörlerden, eğitim, kültür ve san’at alanında kamu yararına faaliyet gösteren dernek ve vergi muafiyeti tanınmış vakıfların üyeleri arasından, kültür, san’at ve Türk dili alanında çalışmalarıyla tanınmış kişiler, üç yıl süre ile vakfın yönetimine seçiliyorlar. Dışişleri Bakanı Mütevelli Heyeti Başkanı. Yönetim Kurulu ise vakfın icra organıdır. Bunu niye anlattım, çünkü bizi karşılayanlar Yunus Emre Vakfı’ndan kardeşlerimizdi.

Devletin yurt dışında yaşayan Türklere ve buraları çeşitli sebeplerden dolayı ziyaret ve öğrenim için gelenlerin rahatlıkla ilk etapta başvuracağı bir ofis konumunda Yunus Emre Vakfı. Türkiye’nin tarihî ve kültürel yapısını, faaliyetlerini, toplantılarını yurt dışında ortaya koyan, diğer farklı ülkelerde de aynı plan ve proje içinde aktif çalışan bir yapısı var. Çok beğendim. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Arnavutluk’ta yaşayan Türklerle birlikte, Türkiye’nin tanıtımını yapan bir kuruluş olmasının meyvelerini aynelyakin görüyoruz. 

Vakfın Tiran’daki başkanı olan Ömer Demirbaş’tan sohbet sırasında bayağı bilgi aldık. Esas olarak Dışişleri ve Kültür Bakanlığı’nın faaliyetinde çalışmalarını yürütüyorlar. Birçok ülkede varlığı olan bu kurumumuz yurt dışına gelen vatandaşlarımızın ilk uğrak yeri olmuş durumda. Ömer Demirbaş, Tiran’daki bu enstitünün başkanı ve ekibimizdeki Serdar kardeşimizin de eniştesi.

TÜRKİYE’YE GELMEDEN OKUYORLAR

Tiran havalimanı çok büyük değil, İzmir Adnan Menderes Hava Limanı’nın üçte biri kadar büyüklükte desek yanılmayız. Havalimanın da Leonard Seferi isimli bir Arnavut kardeşimiz bizi karşıladı. Kendisi Anadolu Üniversitesi’nin bürosuna bakıyor. Arnavut gençlerin Türkiye’ye gelmeden üniversitede okumalarının sağlandığını ve bu büronun aktif olarak çalıştığını ifade etti. Arnavutluk’taki Türk gençleri Türkiye’ye gelmeden orada üniversite okuyabiliyor. Anadolu Üniversitesi ofisine kayıtlı yaklaşık 110 talebe olduğunu, 2 yıl önce açıldığını, 60’ının aktif olarak devam ettiğini söyledi. Sınavlar ise Türkiye’den gelen bir ekip tarafından orada bulunan ve Anadolu Üniversitesi ile afile olmuş üniversitenin kampüsünde yapılıyor. Kosova, Makedonya, Bosna Hersek, Bulgaristan, Yunanistan’da da Anadolu Üniversitesinin ofisleri olduğunu öğrendik. Leonard’la havalanından gideceğimiz yere kadar sohbet ede ede gittik. Nereye gidiyoruz deyince, “Ömer Bey sizi bekliyor. Öncelikle akşam yemeği” deyince rotamız belli olmuştu. 

RESTORANTE NARİ 

Yüksekçe bir tepede, Tiran manzarasına sahip güzel bir restorandayız. Sorduk, ne yemeliyiz, diye. Tek liste, ızgara kuzu pirzola, dediler. İnanılmaz bir tat ve lezzet. Yolu Tiran’a düşen olursa Restorante Nari’de kuzu pirzola istesin. Uzunca bir sohbetten sonra Ömer Bey’in evine gidiyoruz. Evi, ABD elçiliğine yakın bir yerde, bu yüzden geçişler polis kontrolünde, pass kartınız yoksa o bölgeye girmek mümkün değil. Ömer Bey’in misafiri olduk, Allah razı olsun. Sabah namazı alarmı ile uyandık. Namaz sonrası kısa bir kestirme ve gelsin sabah kahvaltısı. Ömer Bey’in kıymetli hanımının hazırladığı inanılmaz güzel bir kahvaltı sofrası karşımızda duruyor. Neredeyse kuş sütü eksik. İki tane erkek evlâdı olan kardeşimizin çocuklarını görmeliydiniz. Maşallah. Bir an önce yola çıkmamız gerekirken kahvaltının uzun sürmesi yeni tanışmalar ve sohbet uzadıkça uzadı. Plan dâhilinde yolumuza çıkmamız gecikti. İlk etapta arabayı kullanabilmemiz için noterden yirmi euro karşılığı iki haftalık kullanım izni, ruhsat, araba sigortası hazır, artık yola çıkıyoruz. Gitmeden şehir turu yapalım istedi gençler. Dönüşte yapacağız zaten, deyince yine de Ethem Bey Camii’ni görelim istedik. En önemli üç yapı yanyana. Tiran’ın merkezindeki Ethem Bey Camii, Saat kulesi ve İskender Bey’in atlı heykeli. 

MUHTEŞEM ETHEM BEY CAMİİ

Hacı Ethem Bey Camii, Osmanlı Devleti zamanında, bugünkü Arnavutluk Cumhuriyeti’nin başşehri Tiran’da inşa edilmiş. Tiran’ın merkezindeki meydanda ve saat kulesinin yanında bulunmaktadır. Cami tek kubbeli ve kare planlıdır. İçi ise muhteşem bir görsel şölen niteliğinde resim san’atının incelikleri mevcut. Mutlaka görülmesi gerekir. Tiran meydanında saat kulesinin ve İskender Bey heykelinin arasında kalır. Tiran’ın tanıtım resimlerinde mutlaka yer alan bir camidir. Hemen içeriden girişinin bir kat altında şadırvanı vardır. Caminin içinde inanılmaz resim tarzında süslemeler var, mutlaka görülmesi lâzım. Namazımızı kıldıktan sonra kapısı açık olan saat kulesine tırmanma fikri doğdu, kapıda bekleyen görevliden izin isteyerek saat kulesine çıktık. Şehri bir nebze de olsa yüksekten kuş bakışı seyretmek çok güzel. Bizim Sultanahmet meydanına benziyor. Turistler burayı mutlaka ziyaret ediyorlar.

Şehri seyredip inerken Tiran merkezli bir radyo istasyonu yayın için kayıt yapıyordu. Kuleye tırmanan turistlerden kabul görürse röportaj alıyorlardı. “San’at sizin için neyi ifade eder?” sorusunu soruyorlardı. Bizden bir arkadaşı yakalayıp sordular. O da san’at; san’atkârı göstermek içindir, ana temasını işleyen bir cevap verdi. İngilizce cümleler ardı ardına aktı. 

Tiran’da fazla görülebilecek bir yapı yok. Fakat teleferikle şehri üstten seyretmek muhteşem. Şehir merkezindeki tabelâları takip ederek kuzeye doğru yaklaşık 10 km gidince önünüze teleferik geliyor.

GEZİ: Op. Dr. Aytekİn COŞKUN