"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir ümit var

03 Kasım 2018, Cumartesi 02:55
Söz Gençliğin...

Yazı: Feyza Ertem

İnsanlar olgun, ama hangi yönde? Zaman geçip asırlar başkalaştıkça hayat-ı içtimaiye çarşısında meta ve mergub olan mallar da değişmekte. Buna bağlı olarak insanların farklı istidatları açılıp farklı yönlere kanalize olmakta.

Eski insanlar erken olgunlaşıyordu. Evet bu her zamanda olabilir kastedilen hangi yönlerdeki olgunlaşma? Meselâ eskide aile temelleri ve bağları toplumun merkezinde etkin ve ehemmiyetli idi. İnsana ailedeki vazifesi muvacehesinden bakılıyordu. Anne olacak/baba olacak nazarıyla toplum kişiyi yoğuruyordu. Dolayısıyla şahsın ebeveynlik ve aile rollerindeki istidatları açılıyor, meyelanları ziyade oluyor bu hususta şimdiye nazaran erkenden olgunlaşıyordu. Zihni, dünyası, düşünce alt yapısı ileride alacağı sorumluluğa ve bulunacağı konumdaki problemleri aşmaya kabiliyet kazanıyordu. Bir kız çocuğu ev işlerinde, kardeş bakımında ve hanımlara dair vazifelerde ihtisaslaşıp, karakteri şekillendiren erkek de sahip olduğu malların idaresi, aile reisliği, abi, baba gibi hususlarda mütekâmil bir kıvama geliyordu. Her ikisine de şimdilerde erken denecek yaşlarda pek çok sorumluluk ve görev toplum ve yakın çevrece yüklenebiliyor, beklenebiliyordu. Bu insanlar beden ve ruhen olgunlaştıklarında kendilerinden beklenen pozisyona uygun cevap verebilip, şimdiye kıyasla pek az sıkıntı yaşıyorlardı.

Gel gelelim şimdi insanları bahsettiğimiz noktada geç olgunlaştıran, hayata ve insana karşı acemi kılan etken nedir? Zaman içinde gelişen ve gelişmekte olan toplumlarda beklenti ve rağbet edilenlerin değişmesi diyebiliriz. Şimdi asrımızda bir kişinin tekâmül serüveni nasıl işliyor? Evvelâ teknoloji ile karşılaşan bebeklerimiz var. Anne karnında sun’î ve sanal, ortam ve ürünlerle tanışıyor. Dünyaya gözlerini açtığında üzerine flaşlar patlıyor, çok sevilip bilmediği anlamsız materyallerle kendine kıymet veriliyor. Ailenin maskotu olması, ağlamaması, hayatın gerçeklerini değil toplumun zevklerini desteklemesi bekleniyor, hazcı duygularla kendisine yaklaşılıyor. Küçüklüğünden itibaren kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmesi, ama bunu yardımlaşmadan, paylaşmadan, insanların sıkıntı var dertlerine bulaşmadan maddî ve kendi imkânlarıyla yalnız başına yapmaya teşvik ediliyor. Artık toplumdaki beklenti bir iş sahasında kariyer, iyi bir makamda mevki gibi kriterler olduğundan kişi çocuk yaşta bu alanlarda kabiliyet kesbedip, meyelanı bu yönlere çeviriyor. Ve teknolojide, sanal âlemde, dünyevî zevklerde tecrübe kazanıp olgunlaşıyor.

İnsan fıtratı kâinattaki herşey gibi bir kemale akıyor, gidiyor, durmuyor. Fakat bu bizlere verilen bir ayrıcalık ki, neyde tekâmül terakki edebileceğimiz hususunda tercih sahibiyiz. Akıntıya kapılıp beklentilerin maşası olan çoğu kişi maalesef ileriki toplumun da yapısını bozacak şekilde bu dönemsel göreneklere göre terakki ediyor. Ve insan kendi gerçekleriyle, fıtratın temel yasalarıyla karşılaşınca acemi, daha önce hiç çalışmadığı konulara tosluyor. Aile hayatı kurmak ve idame etmek de bunun başlıcalarından biri. Zira toplumun zembereği, insan neslinin sağlıklı sürdürülebilmesi için de en cemiyeti bir esas. İnsanı elekten geçirmeye, şahsiyetini oturtmaya ve temel istidatlarını ortaya çıkartmaya bir vesile.

Günümüzde de insanlar hızla olgunlaşıyor. Evet kolay kazanma, çabuk harcama, sıkıntı altına girmeme gibi hususlarda hızla ve farklı yöntemlerle tecrübe kazanıyorlar. Hatta sanki büyük kişilerde bu hususlarda genç kuşağı taklit etmeye başlamış gibi. Ya da genç nesil kolaya kaçmayı, göz ardı etmeyi onlardan öğreniyor, sonra boynuz kulağı geçiyor da diyebiliriz. 

Dikkatimizi çekecek hususta insan olgunlaşıyor. Öyleyse hâlâ ümit var diyebiliriz. Bu olgunlaşmayı insanı ve toplumu kurtaracak surete çevirmek yalnız meyelan ve tercihleri yönlendirmekten geçiyor. Zira kanun ve kudret sahibi Cenâb-ı Hâk, Nebiler göndermekle ve her asra bir müceddid tayin etmekle insanlardaki yanlış temayül ve tekâmüllerin meylini kırma, fıtrata hayra ve hayata döndürme eğilimini kazandırmaya irade etmiştir. İnsanı lâyık olduğu surete olgunlaştırmış, herşeyde olduğu gibi onda da mutlak hayrı ummuştur. Toplum, şartlar, sebepler ne olursa olsun meyelanın şiddetli sevk ve arzusu bir makbul duâ ve referans olup nice toplumlardan nice cevherleri çıkartmış ve bu şahsiyetleri insanlara insana dair her hususta rehber ve ibret kılmıştır. Öyleyse asrımızda etkenler ne olursa olsun insanın tekâmül yolculuğunda olgunlaşması için çalışmalıyız.

Okunma Sayısı: 1203
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı