"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adaleti kaybedersek her şeyi kaybederiz

26 Eylül 2016, Pazartesi
Yeni Şafak yazarı Yıldırım: Devleti eşkiya ve isyancıdan ayıran temel düstur adalettir.

15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye demokrasi tarihinde yaşanan en büyük saldırıların başında gelir. Mesele bir Ak Parti iktidarı ve Erdoğan olmasının da çok ötesinde. Çünkü milleti temsil eden, demokrasiyi en üst düzeyde ifade eden TBMM ilk defa bombalandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü jetlerin kurşunlarına hedef oldu. Millet doğrudan jetler ve tanklarla ateşe tutuldu. Bu olgusal gerçeklikler tartışmaya açılmayacak kadar net ve acı. Bunu yapan ekipler, fetocular ve işbirlikçiler ortaya çıkarılıp gerekli cezalara çarptırılmalıdır. Bunda hiçbir şüphemiz yok. Bunların yapılması adaletin de bir gereği. Çünkü bu suçlular cezalandırılmadıkça adalet yerini bulmaz.

Adaletin yerini bulmasının başka bir alanı daha var. O da soruşturmalarda hukuk devletinin ilkelerine uygun davranılmasıdır. Soruşturma konusu yapılan insanlar, açığa alınanlar, görevine son verilenler… Bütün bunlarla ilgili adaletli davranılmalı. Kimi yöneticilerin, savcıların ve rektörlerin sevmedikleri, rakip gördükleri ve ideolojilerinden nefret ettikleri kimselere karşı fırsat bu fırsat deyip hareket ettiklerini duyuyoruz. Bunu yaparlarsa en fazla Ak Parti iktidarı ve muhafazakarlar kaybeder. Adaleti kaybeden bir devlet bütün manasını kaybeder. Çünkü devleti eşkıyadan, terörden ve isyancıdan ayıran temel düstur adalettir. Bu nedenle bizim geleneğimizde “adalet dairesi” vardır. Osmanlı mütefekkiri Kınalızade meşhur Ahlak-ı Alai adlı kitabında bu adalet şemasını verir. Selçukluların, Eyyubilerin ve Osmanlıların siyasal geleneğinde devletin birinci vasfı adalettir. Bütün siyasetnamelerde adalet devlet olmanın ilk ilkesi olarak vaz edilir. Bundan dolayı adaleti elden bırakmamaya dikkat etmeliyiz.

Hükümetin çeşitli şehirlerde kriz masaları kurması, bu adalet duygusunun varlığını gösterir. Ancak üniversitelerde hala rektörlerin inisiyatifleri devrede. Oysa kişisel kıskançlıkların, rekabetlerin ve çatışmaların en fazla döndüğü yer üniversiteler. Rektörlük seçimlerinde kendisine rakip görülenlerin ve bundan dolayı Fetocu damgasıyla işine son verilen akademisyenleri duyuyoruz. Hem de İstanbul’daki bir üniversiteden. İdeolojisinden nefret ettiği veya ideolojisini beğenmediği için atılanlar var. “Biraz ders alsın, kudretimizi hissetsin, burnu sürülsün” diyenler var. Halbuki bırakın Fetocu olmayanlar, Fetocuların bile adaletle araştırılması ve yargılanması gerekir. Darbe yapma, terör örgütüne üye olma, anayasal düzeni değiştirme vs. cezası ne ise, hukukta yeri ne olarak belirtilmişse o şekilde cezalandırılmalı. Ancak mesele bu suç alanının tanımlanan sınırlarıdır. Örneğin “algı üretme”yi de suç sayan bir yargı anlayışı, suçun sınırlarını oldukça genişletmekte ve dolayısıyla adalet ilkesine ters düşmektedir. Çünkü hukuk, algı gibi psikolojik bir durumu (algı olgu değil, durumdur) kanıtlara dayanmaz. Yine suç, kişisel olmaktan çıkarılarak aile ve akrabalık ile ilişkilendirilerek tanımlanırsa adaletten sapılır. 

Ergün Yıldırım, Yeni Şafak, 25.9.2016

Okunma Sayısı: 3797
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı