"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adana'da ''Âyetül-Kübrâ'' esintisi

09 Aralık 2016, Cuma
Gazetemizin tarihçi yazarı Latif Salihoğlu, Adana Yeni Asya Temsilciliğinde iki ayrı programda seminer verdi. Birinci program Cuma gecesi seminer salonunda, ikincisi ise yakın tarih konusunda Cumartesi günü umuma açık bir alanda gerçekleştirildi.

Cuma günkü seminerin konusu “Âyetül-Kübrâ’nın Serencâmı” idi.

Seminerde, 1938’de Kastamonu’da gizlice telif edilen Âyetül-Kübrâ isimli eserin, 1942’de İstanbul’da yine gizlice tâbedildiğini hatırlatan Salihoğlu, özetle şunları söyledi: Son derece ağır şartlar altında telif edilen Âyetü’l-Kübrâ Risâlesi, Kahraman Tahirî’nin gayretiyle İstanbul’daki Bozkurt Matbaası’nda gizlice tabedildi.

Tam bir fedakârlıkla bu hizmeti deruhte eden Nur’un kahraman talebesi Atabeyli Tahirî Mutlu, hatıralarında, İstanbul’da 45 gün kalarak bu hizmeti tamamladığını ifade eder. Hem gizlice basılan Âyetü’l-Kübrâ Risâlesi’ni, hem de Sahaflar Çarşısı’nda bulduğu Eski Said’in Lemeat, İşârâtü’l-İ’câz ve Hakikat Çekirdekleri isimli eserlerini de yanına alarak vapurla İnebolu’ya, oradan da Kastamonu’ya gider. Ziyaretine gittiği Üstad Bediüzzaman’a bu eserleri takdim eder. Bediüzzaman, bu hediyelere ziyadesiyle sevinir, kahraman Tahirî’ye Mevlânâ Halid’in yüz yıllık cübbesini giydirerek onu taltif eder. Ayrıca, şahsî gayret ve fedakârlığıyla Âyetü’l-Kübrâ’yı tâb eden bu kahraman talebesinin hizmetini alkışlayarak onu tebrik eder.

Harikulâde bir eser 

Celcelutiye'de ismen tesmiye edilen ve birçok yönüyle harikulâde bir eser olan Âyetü’l-Kübrâ Risâlesi’nin o tarihte basılması ve ardından yaşanan gelişmeler hakkında kısaca şunları söyleyebiliriz: 

Âyetü’l-Kübrâ iç (forma) baskısını yapan Bozkurt Matbaası, kitaplar ciltlenip Isparta’ya gönderilmek üzere ambara verilmesinin ardından, Emniyet Müdürlüğü’ne gider ve ihbarda bulunur. (Bu muhbir kişi 1966’da bunalıma girdi, Yavuzselim’deki evinin bahçesinde bulunan dut ağacına ip bağlayarak intihar etti.) 

Emniyet kitaplara el koydu ve ardından hukukî süreç başladı. Âyetü’l-Kübrâ Risâlesi, bilirkişilere (ehl-i vukuf) okutturulup incelettirildi. Bunların bir kısmı, sırf tenkit niyetiyle okumayı tercih etmişlerdi. Fakat, imanlarını kurtarıp aleyhte rapor yazmadılar. 

Evet, Âyetü’l–Kübrâ’yı resmen yasaklatamayan o devir hükümetinin reisleri, bu kez hiddete gelerek, Bediüzzaman ve 126 talebesini topluca Denizli Ha- pishanesi’ne gönderdi. Bundaki maksat, Nur Talebelerini, adı “mezbahane”ye çıkan Denizli Hapsinde tüketip imha etmekti. Oradaki idamlık mahkûmlara, bu yönde bilhassa telkinat yapıldı. 

İmha edilmek bir yana, o mezbahane 3-4 ay zarfında dershaneye, tabir-i diğerle Medrese-i Yusufiye’ye döndü. Eli kanlı 350 mahkûm, ıslâh olup cemaat halinde namaz kılmaya başladı. 

Öte yandan, muarızlar Denizli Adliyesine yaptıkları baskıdan da bir netice alamadılar. Âdil mahkeme heyeti, 15 Haziran 1944’te, Bediüzzaman ve talebeleri için ittifakla beraet kararı verdi. 

Mahkemeden beraat kararı ile 500 adedi iade alınan Âyetü’l-Kübrâ’nın fütûhatı, telif edildiği günden bu yana hiç kesilmedi, aralıksız şekilde devam edegeldi.

Adana - Yeni Asya 

Okunma Sayısı: 2959
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı