MAK Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu başkanı Mehmet Ali Kulat, AKP’de aşağı doğru evrilme sürecini 15 Temmuz Darbe teşebbüsünden 3-4 ay sonra başladığının altını çizerek, “Bu aşağı doğru iniş süreci ortalama her ay için % 0,4 ila % 0,8 arasında sistematik bir kan kaybıdır. Bu düşüş 24 Haziran 2018 seçimlerinde AKP’nin oy oranının % 42 seviyesine inmesine sebep olmuştur” dedi.
İktidar partisi AKP’nin kurulur kurulmaz girdiği ilk seçimde iktidar olabildiğini, sonrasında Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli iktidarı olan bir parti olduğunu söyleyen MAK Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu başkanı Mehmet Ali Kulat, “Bugüne kadar girdiği her seçimde en yakın rakibinin büyük farkla önünde ipi göğüslemiştir. AKP’nin en yüksek oy aldığı seçim 1 Kasım 2015 seçimleri olup o seçimde neredeyse her iki yurttaştan birinin oyunu alabilmiştir. AK Parti’deki bu yükseliş trendi aslında 15 Temmuz’a kadar göreceli olarak devam etmiş, 15 Temmuz Darbe teşebbüsü sonrası AK Parti’nin kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan’a destek zirve yapmıştır” dedi. Gazete duvar’a konuşan Kulat, anketlerin iktidar partisindeki genel bir düşüşe dair, AKP’de aşağı doğru evrilmeni tam da bu darbe teşebbüsünün 3-4 ay sonrası başladığını vurgulayarak, “Bu aşağı doğru iniş süreci ortalama her ay için % 0,4 ila % 0,8 arasında sistematik bir kan kaybıdır. Zira bu düşüş 24 Haziran 2018 seçimlerinde AK Parti’nin oy oranının % 42 seviyesine inmesi yani 7,5 puan kadar oy kaybına neden olmuştur. 24 Haziran sonrasında da bu oy kaybının nedenleri doğru okunmadığı ya da seçmenin uzaklaşmasını engelleyici adımlar atılamadığı için şimdilerde aynı düşüş trendi devam etmektedir” şeklinde konuştu.
Türkiye toplumunun dini hassasiyeti malumdur
Kulat, “İktidarın son dönemde dinî yönelimlere ağırlık vermesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na daha fazla rol vermesi, bu düşüşü önler mi?” şeklindeki bir soruda ise, “Dinin toplum için önemi, Türkiye toplumunun dinî hassasiyeti malûmdur. AKP’nin ilk iktidar olmasında ve sonraki dönemlerde dinî değerleri öne çıkaran politikaları şüphesiz oy almasında çok etkili olmuştur. Bunda 28 Şubat döneminin dine ve dindara baskıcı / ayırımcı / ötekileştirici politikaları karşısında sığınacak liman olarak görülmesinin ciddî etkisi olmuştur. Özellikle iktidarının ilk on yılında özgürlükçü / kucaklayıcı dilinin de ciddî etkisi olmuştur. Bir manada o dönemde dinî hassasiyetlerin tek güçlü temsilcisi rolü de bunda etkili olmuştur. Ancak şimdilerde merkez sağa yerleşen İYİ Parti, Millî Görüşçü Saadet Partisi, AKP’den doğan Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin muhalefet blokunda yer alıyor olması dine ait değerlerin ve kazanımların muhalefet tarafından kaybedileceği endişesini minimize etmektedir. Elbette CHP resmî üst yönetiminin dindarlara garanti veren ve daha kucaklayıcı dili de bu endişeyi azaltan önemli faktörlerdir. Son yerel seçimde Millet İttifakı’na destek veren Saadet Partisi bu anlamda muhafazakâr seçmen nazarında Millet İttifakı’nın CHP’li adaylarını akredite etmiştir. Dolayısıyla bugün DİB yada başka birilerinin seçmeni oy anlamında etkileme katsayısı çok düşüktür” ifadelerini kullandı.