Bu mektuplardan birini de Semra Baran gönderdi.

İşte o mektup;

Sevgili aziz, sıddık kardeşim, bu siyasi çalkantının ve haksızlığın karıştığı bir hengamda içerideki masum kardeşlerimizden dolayı müteessir olurken ve Risale-i Nur talebelerini özellikle de bayan talebelerini koruması için Rabbime niyaz halindeyken, senin Medrese-i Yusuf’a alındığını öğrendim ve çok müteessir oldum. Sabaha kadar bu durum beni ağlattı ve dua ettirdi. Sonra içimde farklı bir huzur ve sürur oluştu. Senin oraya girmende eminim ki hem kendi adına hem de temsil ettiğin bizler adına ve içeridekiler adına çok hikmetler gizli. Seni Üstad’ın bir talebesi olarak Cenab-ı Allah Hakem- Hafız-Adl, şereflendirip rütbe takmak istemiş. Bu isimlerinin ve birçok isim ve sıfatlarını senin üzerinden bize de göstermek istemiştir. Senin orada olman ve saygıdeğer, mücadeleci ve asla hak ve hukuktan ayrılmak istemeyen, dirayetli, çelik zırhlı bir iman gücüyle, müspet dil ve hareketle Yeni Asya şahs-ı maneviyesi seni ve senin gibi tüm masumların kurtulmasına vesile olacaktır. Haksızlığın karşısında boyun eğmemeyi ve susmamayı müspet bir hareketle savunarak bu dava kazanılacaktır. (Seninle bir kez yüz yüze tanışma ortamımız oldu. İstanbul’da üniversiteli kızları toplayıp ailelerle birlikte gelmiştim. Yüzüme dikkatli bir şekilde bakmıştın, konuşmaktan ziyade.) Biz biliyoruz ki davamız Hak’tır. Bu Hak davanın savunucu da Hak’tır. Sen içini ferah tut kardeşim ve orada olmak ne kadar meşakkatli olsa da özelikle bir bayan için. Zahmet de Rahmet vardır. Rabbim bütün zahmetinizi senin diğer masumların Rahmetine çevirsin (Amin). Sen Medrese-i Yusufiye’den mezun olana kadar gönlümüz, duamız seninle olacak. kader gözümüzü kapamadıkça, gözümüze rahat uyku girmeyecek. Gelecek yarınlar Nur’un ışıltısı olacak, parlayacaktır. 

Dini hibe vere vere
Açtık başımıza belayı
Nur, güzel kardeşim sabret
Yakında göreceksin sefayı. 

Semra Baran