"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hedeflerimiz ve projelerimiz

06 Kasım 2017, Pazartesi 00:10
Yönetim Kurulu Başkanımız Ömer Yavuzyiğitoğlu’nun, Cumartesi günü yapılan 2017 güz dönemi temsilciler toplantımızdaki konuşması.

İslÂm dünyasında kanlı gerçekleşen hızlı değişim, ülkemizin hali hazırdaki sosyal ve siyasî durumu ve hızla değişen ve başkalaşan dünyamız karşısında gücünü sarsılmaz Kur’ân hakikatlerinden alan Yeni Asya’nın gür sesini her türlü baskı ve zorlamalara rağmen âleme duyurmaya çalıştık. Bize verilen emaneti incitmeden, zedelemeden, kurda kuşa yem etmeden muhafazaya çalıştık. Çünkü şuna inandık: Bu ses susarsa, Kur’ân’ın temel esaslarını seslendirecek kimse kalmayacak; bu bayrak inerse, İslâmın izzet ve şerefini dalgalandıracak bir el olmayacak. 

İslâm âleminin ve ülkemizin başına gelen elim hadiseler karşısında Üstadımız gibi sağlam durmaya söz vermişiz; Cemaat olarak son dönemlerde yaşadıklarımız, adalet-i mahza hakikatini haykırmak için çektiğimiz çileler hep bu yüzdendir. Bu çilelere razıyız. 

Tam da Zübeyir Ağabeyimizin “İslâmın her derdine razı olduğunu söylüyorsun…   Vazifen; dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır, batacak; elin çıplaktır, kanayacak. Buna sevineceksin! Karanlık zindanlara sokarlarsa ışık, paslı vicdanları görürsen ümit, imkânsız kalplere rastlarsan nur vereceksin. Sen verdiğin için suç, sen getirdiğin için ceza, sen konuştuğun için mahkûm olacaksın… Ve buna şükredeceksin… diyerek bu dâvâya girenlerin, bu dâvânın çilelerine baştan razı olanların razı olduğu gibi… 

Çile ve ıztırapla döşenmiş bu yollarda yürümeye Allah rızası için razıyız ve buna şükrediyoruz; 

Yine Zübeyir Ağabeyimizin dâvâ erlerine yazdığı mektupta dediği gibi; “İslâm yoluna giren bilir ki, bu yol kıldan ince, kılıçtan keskindir. Her kişinin yolu değil, er kişinin yoludur.”

Allah’a şükürler olsun ki böyle mukaddes bir dâvânın erleriyiz, bu mukaddes dâvânın erleriyle beraberiz.

“Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır” prensibiyle yola çıkan gazetemiz ve bu prensibin her halükârda arkasında duran cemaatimiz her türlü imkânsızlık ve zorluklarla mücadele ederek bugünlere geldi. Kıyamete kadar sürecek olan bu dâvânın çilesi de bitmeyecek, dertleri de… Çetin bir mücadelenin içindeyiz. Herkes imtihan olunuyor. Fert olarak imtihan olunduğumuz gibi, cemaat olarak da imtihan olunuyoruz. 

Bunun farkında olarak, yarın rûz-ı mahşerde yüzümüzü kara çıkaracak tavırlardan, sözlerden, başkalarının yüzünü kızartacak, Nur Talebelerine yakışmayan hal ve hareketlerden kaçınıyoruz. Her işimizi meşveretle yapmaya, her işimizde şeffaf olmaya gayret ediyoruz. Hiçbir cereyanın, hiçbir zorlamanın etkisinde kalmıyor, hiçbir tehdide boyun eğmiyoruz. Üstadımızın Divan-ı Harp’teki duruşunu aklımızdan çıkarmamaya çalışıyoruz. Üstadımızın kendisine teklif edilen banknotları, makamları reddediş sebeplerinin farkında olarak bu dâvâyı üç beş kuruşa mahkûm etmeye çalışanlara her ne pahasına olursa olsun pabuç bırakmıyoruz. Bu halimize şükredip bu çetin imtihanı kazananlardan olmayı Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. 

Elhamdülillah; Yeni Asya cemaati olarak Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî’nin bizlere emanet ettiği iman ve Kur’ân dâvâsının şuuru içindeyiz.

İslâmın izzet ve şerefi uğruna… Mazlûmların duâsı olan adalet-i mahza uğruna… Kur’ân hakikatlerini–adı ne olursa olsun–Kemalizme, siyasal İslâma, dinsizlik cereyanlarına boğdurmamak uğruna… Üstadımız gibi, milletin imanını selâmette görmek uğruna…. İttihad-ı İslâm uğruna… Medreset’üz Zehra uğruna… Mukaddes dâvâları dünyevî cereyanlarla değişmemek uğruna…  Adı çile olan bu yolda yürümeye devam edeceğiz, verdiğimiz sözden dönmeyeceğiz. 

Böylesine zorlu dönemlerde, bize gereken yalnızca ve yalnızca ihlâs ve sadâkattir, sonra ittihad etmektir.  

“Hakikatin gür sesi Yeni Asya” sadece bir slogan değildir. “Tavizsiz istikrar çizgisi” klişe bir söz değildir. Bu süreçte gazetemiz, sizlerden aldığı güçle vicdanın ve hakkın sesi olmuştur. Bu sesin susmaması için, bu çetin imtihanın kazanılması için birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır. İhlâs düsturlarını yaşamaya ihtiyaç vardır. 

Maalesef üzülerek ifade ediyorum ki, Üstadımızın “Alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” diye tarif ettiği dehşetli yangını söndürmeye koşarken ayağına çelme takanlar gibi… Aynı yangının İslâm dünyasını sardığı, iman, ahlâk, fazilet, adalet, hürriyet gibi değerlerini tarumar ettiği, İslâmın izzet ve namusunu tehdit eden cereyanların hepimizi boğmaya çalıştığı bu zamanda da içerden ve dışarıdan bize çelme takmaya çalışanlar, küçük hesaplarla farkında olmadan büyük işlerin önüne geçenler  olabiliyor… Yangınlar her yanı sararken, varlık sebeplerimiz tehdit edilirken küçük meseleler içinde bizi boğmaya çalışanlar çıkabiliyor. Birlik ve beraberliğe, tesanüde, vifak ve ittihada, ittifaka, samimane kardeşliğe, muhabbete her şeyden fazla ihtiyacımız varken, küçük meseleler ulvî değerlerin önüne geçiriliyor. Bu kabul edilebilir mi?

Büyük dâvâlar küçük insanların omuzlarında büyümez. Büyük dâvâlar küçük hesaplarla da yürümez. Büyük dâvâlar büyük insanların omuzunda yükselir. Bu büyüklük ne makamdadır, ne paradadır. Bu büyüklük dâvâ şuurundadır, bu büyüklük dâvâ için kendinden geçenlerdedir, bu büyüklük dâvâ erlerinden olabilmektedir.

Bu dâvânın bihakkın yerine getirilmesi, bu emanetin kıyamete kadar devam ettirilmesi, bu bayrağın hakkıyla taşınabilmesi için nizalardan da, aramıza niza sokanlardan da uzak durmalı, yalnızca ve yalnızca işimize bakmalıyız. “Tevekkeltü Alallah” deyip yürümeliyiz. 

Önümüzdeki dönemler yalnızca hizmetlerin konuşulduğu dönemler olmalı; bunun için kısır çekişmeler bırakılmalı ve hizmetlere yoğunlaşılmalı… 

Kurumlarımızı dışarısıyla yarışacak, dünyanın her yeriyle irtibat kurabilecek, hizmetlerini her yere ulaştırabilecek bir tarzda yenilemeliyiz.  

Geçmişte olduğu gibi, herşeyin öncülüğünü yapan cemaat elbisesini yeniden giymeliyiz. 

Cemaatimizi sık sık bir araya getirmenin yollarını bulmalı, tesanüdümüzü arttırmalıyız. 

Cemaatimizin hafızasını silmek isteyenlere izin vermeyeceğimiz gibi, geçmişle geleceği birleştirerek bünyemizi sağlam temeller üzerine inşa etmeliyiz… 

Gazetemiz, Risale-i Nur Enstitüsü, Eğitim Merkezimiz, vakfımız ve neşriyatımız… hep birlikte projelerimizi gerçekleştirmek, aslî hedeflerimize ulaşmak için desteklerinizi bekliyor. 

Burada özellikle Risale-i Nur Enstitüsüne ilgili bir vurgu yapmak istiyorum:

Enstitümüz, hizmetlerimizin akademik çalışmalarına öncülük eden, yaptığı kongre, panel v.b. faaliyetleriyle şahs-ı manevînin sesini akademik camiaya taşıyan, çıkardığı Köprü Dergisi ile Risale-i Nur’un fikir dünyasındaki sesi olan güzide bir hizmet birimimizdir. Risale-i Nur hakikatlerinin bilim çevrelerince anlaşılmasını sağlamak, Risale-i Nur’la ilgili şerh çalışmalarına öncülük etmek, gençliğimizin fikrî çalışmalarını yapabileceği eğitim faaliyetlerinde bulunarak en nihayetinde Medreset’üz Zehra manasındaki bir üniversitenin kuruluşunda öncülük etmek amacını taşımakta ve bir dizi projesini hayata geçirmeyi beklemektedir. Bunun için bilhassa desteklerinizi istirham ediyorum. 

Daima ileriye bakmanın ve ileriye yürümenin elzem olduğu günlerdeyiz. Ülkemizin, İslâm âleminin, insaniyetin Risale-i Nur hakikatlerine ihtiyacının arttığı bugünler küçük hesaplarla oyalanmak günü değildir. Evet! Cebimizden para çıkacak, yüzümüzden terler dökülecek… Uykusuz  gecelerimiz artacak… Yardan, anadan, serden vaz geçmek ifadeleri şiirlerde kalmayacak, bihakkın yaşanacak… Ne yapalım? Biz Nur Talebesi değil miyiz? Biz Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin talebeliğine soyunmadık mı, onun gittiği yola baş koymadık mı? O zaman hazırlıklı olalım! Nura yolculuk var… Sefer var, seferberlik var… Mızmızlanmak yok, şikâyet yok, çile çok!

İslâm âleminin kimsesiz kaldığı, koca, kalabalık bir ümmet topluluğu içinde Müslümanın yalnızlaştığı, bu dâvânın ademe mahkûm edilmek istendiği, hak ve hakikati savunanların yalnızlaştırıldığı dehşetli ve tehlikeli bu dönemde YENİ ASYA olarak kalacağız, YENİ ASYA olarak haykıracağız. “Bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde” ihtarıyla başlayan dâvâ adamlığının farkında olarak, YENİ ASYA olarak öleceğiz.  

Biliyoruz ki, dehşetli düşmanlar, savletli bid’alar ve hücumlar karşısında bizi her türlü saldırıdan koruyacak ve bilerek ya da bilmeyerek büyük günahlara ortak olmaktan kurtaracak yegâne güç şahs-ı manevîdir. Bu şahs-ı manevî içindeki ihlâstır, sadâkattir. Biz de hakkı ve hakikati kıyamete kadar haykıracak olan bu şahs-ı manevînin sadâkatle içinde olmaya, ihlâs düsturlarını yaşamaya gayret etmeliyiz. 

Evet! Bu boynumuzun borcudur! Üstadımızın sır kâtibi, Nurun fedakâr kahramanı Zübeyir Ağabeyimizin teşekkül ettirdiği, meşveretle kurumsallaştırdığı istişare mekanizmalarına ve şahs-ı manevîye sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Üstadımızın “Risale-i matbuat lisanıyla konuşmak lâzım geldiği...” şeklindeki arzusunu hayata geçirmek için Zübeyir Ağabeyimizin; kurduğu gazetemize, Yeni Asyamıza sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Zübeyir Ağabeyden Yeni Asya bayrağını alarak, Nur’un bayrağını emin bir şekilde bu günlere getiren Kutlular Ağabeyimizin mücadelesine sahip çıkmak boynumuzun borcudur! Evet, Üstadımızın meslek ve meşrebine sadâkatle Zübeyrî sistemi devam ettirmek, Risale-i Nur hakikatlerini her hal ve şartta haykırmak, tavizsiz Yeni Asya duruşunu devam ettirmek uğruna bu yola başını koyan Mehmet Kutlular Ağabeyimizin emanetine sahip çıkmak boynumuzun borcudur.  

Cemaatimiz öngörülebilir bir süre içerisinde maddî ve manevî olarak ayağa kalkmalı ve Türkiye’deki diğer dinî cemaatlere de geçmişte olduğu gibi, örnek olma vasfını yeniden kazanmalıdır. Bütün insanlığı kucaklayacak hakikatlerin yayılmasında öncülük edecek projelere öncülük yapmamız gerekir.  

Bunun için;  

Gençlik projelerimizi başlatıyoruz. Emaneti gençlere devredeceğiz. 70’li yıllarda 25-40 yaş aralığında olan gençlerimiz hizmetlerimizin öncüsüydü. Şimdi bu yaş aralığını –maalesef- kaybetmiş durumdayız. Gençlerimizi tekrar hizmetlerimizin öncüsü haline getireceğiz.

Gençlerimizi gazeteci, yazar, akademisyen v.s. yetiştirecek tedbirleri hep birlikte alacağız.

Risale-i Nur kongrelerini yapmaya devam edeceğiz, cemaatimizi bir araya getiren sosyal faaliyetlerimizi arttıracağız. 

Yayıncılık alanında daha geniş alanlarda hizmet vereceğiz. Çocuk yayıncılığı, gençlik yayınları, bilim teknik serileri, ilahiyat serileri vb. alanlarda çalışmalar yapacağız.

Herkesin sustuğu bu dönemde Bediüzzaman Haftası kapsamında panel ve seminerleri yaygınlaştırıp hak, hukuk, adalet, demokrasi, hürriyet, uhuvvet, muhabbet v.b. konularda konuşmaya, Demokrat Türkiye özlemiyle tutuşanlara öncülük etmeye, Demokrat bir Türkiye’nin ve anayasanın, vicdana ve adalet-i mahzaya yaslanan bir siyasetin önünü açmak için Demokratlara nokta-i istinad olmaya devam edeceğiz. 

Gazetemizin tirajını özlediğimiz seviyelere ulaştırmak için özel çalışmalar yapacağız.

Yeni Asya tv’yi kuracağız.   

İstanbul’da bütün ihtiyaçlarımıza cevap verecek, çok amaçlı bir kongre merkezini âcilen hayata geçirmek için çalışmalar yapacağız. En az iki bin beşyüz kişilik, toplantı salonlarını, misafirhaneleri içinde barındıran, muhtelif faaliyetlerimizi yapmaya imkân sağlayan, Nur Talebelerinin her anlamda buluşma noktası olabilecek bir kongre merkezini, kapsamlı bir külliyeyi hayata geçirmek zorundayız. Bunları inşaallah hep birlikte başaracağız.

Son olarak Kıbrıs’la ilgili de bir istek ve temennimi dile getirmek istiyorum. Kıbrıs 120 bin talebenin olduğu, bizlerden hizmet bekleyen bir yer. Burada başlayan inşaatın en azından şimdilik birinci katı âcilen tamamlanıp hizmete sokulmalı. Bu noktada da gayretlerinizi beklemekteyiz.  

Size söz verdik. Sözümüzün arkasındayız, ama bahsi geçen hedeflerimizin çok gerisindeyiz. Projelerimiz bekliyor. Neden? Siyasî nedenler mi? Ekonomik krizler mi? Üzerimizdeki baskılar mı? Üstadın hayatını bilen, Üstadına inanan bir Nur Talebesi bu bahanelerin ardına sığınamaz! 

Israrla tekrarlamak istiyorum. Bize her şeyden evvel ihlâs, tesanüd, birlik ve beraberlik lâzımdır. Muhabbet rüzgârlarını arkamıza almamız gerekir.  Bu dâvâ kısır döngülere, anlamsız boğuşmalara feda ettirilecek bir dâvâ değildir. Küçük meseleleri aramıza ihtilâf olarak kimsenin sokmaya hakkı yoktur. Küçük işlerle uğraşacak vaktimiz de yoktur. Hepimize emanet edilmiş bir dâvânın fertleriyiz. Nur Talebeleriyiz. Bunun şuurunda olarak hep beraber yürüyeceğiz; ya yürüyeceğiz, ya yürüyeceğiz... Bu bağlamda her türlü desteği bekliyoruz. 

Gayret bizden, Tevfik Allah’tan. 

Fotoğraf: Murat Sayan

Okunma Sayısı: 3043
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı